Amerikan edebiyatına sıkça konu olan ırkçılık kavramı üzerine yazılmış güzel romanlardan bir tanesi En Mavi Göz. Nobel ödüllü yazar Toni Morrison’un ilk romanı olan bu kitap, 1940’lı yılların Amerika’sında, beyaz tenliliğin üstünlük sayıldığı bir dönemde toplum tarafından hor görülen küçük zenci bir kız olan Pecola’nın yürek burkan hikayesini konu alıyor. Pecola’nın tek istediği çevresinde gördüğü, herkes tarafından sevilen ve beğenilen güzel olarak nitelendirilen mavi gözlü kızlardan olmak. Çevresi tarafından hep çirkin olarak damgalanan küçük kız mavi gözlere sahip olmak için sürekli tanrıya dua ediyor. Toplumun tesiri altında kalmasıyla güzellik olgusunun travmatik bir şekilde oluştuğu Pecola’nın hayatı, anne, baba, kardeş, arkadaş, komşu gibi çevresindeki karakterlerin hayatıyla beraber bütünsel bir şekilde yazıya dökülmüş. Bu bütünsellik bölümler ilerledikçe farklı karakterlerinde geçmişine yolculuk yapılmasıyla sağlanmış aslında. Tüm karakterlerin derin yaraları deşilmiş ki psikolojik etmenler ortaya dökülsün. Tüm bu bütünsellik içinde ırkçılık, aile içi şiddet, pedofili gibi rahatsızlık veren kavramlar cesurca ve etkileyici biçimde işlenmiş. Kitap ilk sayfasından itibaren sürükleyiciliğini hiç yitirmedi. Bir çırpıda okunacak derin izler bırakacak bir eser..
Patrick Süskind ‘i de tebrik edemeden geçemeyeceğim doğrusu, bu kadar gerçeklikten uzak bir son yazmayı nasıl kurgulamış orası çok muamma. Öncelikle ana
