Açıkça görülüyor olmalı ki eşit şartlardaki okullara gitseler bile fakir bir çocuğun zengin bir çocuğa yetişmesi mümkün değildir. Aynı yaşta denk okullara gitmeye başlasalar dahi fakir çocuklar, orta sınıf çocukların erişebileceği birçok eğitim faaliyetinden mahrum kalır. Bu avantajlar, evdeki sohbetlerden ve kitaplardan tatil seyahatlerine, kendine bakış şeklinden okul içi ve okul dışı katılabileceği etkinliklere kadar uzanır. Bu yüzden fakir çocuklar, ilerleme veya öğrenme için okula bağlı oldukları sürece genellikle geride kalırlar. Yoksulların, orantısız olduğu iddia edilen eksikliklerini gidermek için sertifika almaya değil, öğrenimleri için fon yardımı (ek ödeme) almaya ihtiyaçları vardır.
Okunması zor bir kitap. Yazıldığı dönemin ötesinde fikirlere sahip. Okulsuz Toplum ve Sağlığın Gasbı yazarın taktığı iki meseleyi anlatır ve bu kitapta tüketim üzerinden insanın nasıl köleleştirildiği ve eğitim ile sağlık sisteminin insanı dolaylı olarak belli bir amacın eşyası haline getirdiği hatta sömürülmek üzere yetiştirilen koca bir insanlığın modern çağda endüstri ürünü bir tüketim unsuru ve feda edilebilir nesnelere nasıl dönüştüğünü çarpıcı şekilde anlatmış. Diğer bir husus ise ulaşımın insanı vakit cinsinden nasıl eşitsizliğe sürüklediğidir. Tüm bunları uzun uzadıya incelemek bu noktada yersiz olur. Çünkü burada bulunan kitlenin çoğunluğu bunları asla anlayamayacak donanımdadır. Anlayanlar için okunabilir ve faydalı bir eser diyebiliriz.
Ödenekler yararlanacak kişiye aktarılacak ve öğrencinin kendi seçtiği okula ödeme yapabilmesi sağlanacaktır. Böyle bir kredi, standart okul müfredatıyla sınırlı olursa, daha fazla eşitlik sağlama eğilimi gösterecek, ancak sosyal hakların eşitliğini artırıcı etkisi olmayacaktır.
Her gerçek öğretici-öğrenen ilişkisinde ortak olan şey, aralarında var olan ilişkinin bir ücrete dayanmaması ve her ikisi için de farklı şekillerde ortaya çıkan imtiyazı paylaşmalarının bilincinde olmalarıdır.