Bir gün Auckland sahilinde yürüyüşe çıktım ve gördüklerimi düşündüm - ilk defa gitgide hızlanan toplumumuzun mantığına doğrudan kafa tutmuş bir yere gitmiş olduğumu fark ettim. Bizi daha hızlı yürümeye, daha hızlı konuşmaya, daha çok çalışmaya iten bir kültür içinde yaşıyoruz; üretkenlik ve başarının kaynağının bu olduğu öğretiliyor bize. Oysa
“Kitap okumak ve kütüphaneler kurmak bir memleketin aydınlanması için şarttır ama yetmez. Altını çizelim. Şarttır ama yetmez.”
Reklam
Düşünmenin Sınırları
Düşünmenin sınırları olamayacağı söylenir. Öyle değil aslında. Düşünmenin sınırları var. Bildiğiniz sözcüklerle sınırlıdır düşünebilmeniz… …Olayları, olguları, durumları, nesneleri, eylemleri anlatan sözcükleri, o sözcüklere yüklenen anlamları bilmiyorsanız düşünemezsiniz. Olsa olsa ilk insanlar gibi tanık olduğunuz olayları anlamaya çalışırsınız. … Diyeceğim o ki olan biteni kavramak, düşünsel sonuçlar çıkarabilmek için üç yüz, beş yüz sözcük yetmez. … Galiba, üşenmeden, bütün sözcükleri döne döne okumak gerekiyor.
Sayfa 11 - Klaros YayınlarıKitabı okudu
Felsefeye yaklaşmanın en iyi yolu felsefi sorular sormaktır: Dünya nasıl yaratıldı? Olup bitenin arkasında bir irade veya bir anlam var mıdır? Ölümden sonra hayat var mı? Böyle soruları cevaplayabilir miyiz acaba? Ve her şeyden önemlisi, nasıl yaşamalıyız? Her çağda insanlar böyle soruları sordular. İnsanın ne olduğunu, dünyanın nereden geldiğini sormayan hiçbir kültür bilmiyoruz. Esasında sorabileceğimiz felsefi soruların sayısı çok da fazla değil. Bunların en önemlilerinden birkaçını zaten sorduk. Ama tarih sorduğumuz her soruya çok farklı cevaplar verildiğini gösteriyor bize. Felsefi sorular sormak onlara cevap bulmaktan daha kolaydır. Bugün de bu sorulara herkes kendi cevabını bulmalı. Ansiklopediye bakıp da, Tanrı var mıdır veya ölümden sonra hayat var mıdır gibi soruların cevaplarını bulamayız. Ansiklopedi nasıl yaşamamız gerektiğini de bize gösteremez. Ama başka insanların ne düşündüklerini okumak, hayat ve dünya hakkındaki kendi görüşümüzü oluşturmakta bize yardımcı olur.
Sayfa 21 - Pan Yayıncılık, 24. Basım, Kasım 2009Kitabı okudu
Romanın Macerası: Bozkurtların Ölümü Atsız'ın, tarihin tozlu sayfalarından çıkardığı Kür Şad'ın hikâyesidir. 639 yılında Çin sarayını basan 41 yiğidin hikâyesini Atsız Fransız kaynaklarından, muhtemelen Hüseyin Cahit'in De Guignes tercümesinden, daha üniversite yıllarında okumuş olmalıdır. Çin kaynaklarında Cie-şı-şuay olarak geçen
"Şöyle anlatayım," dedi. "Senin George'un var. Geri döneceğini biliyorsun. Kimsen olmadığını düşün. Yatakhaneye giremediğini, kara olduğun için kâğıt oynayamadığını düşün. Nasıl olurdu? Burada oturmak zorunda olduğunu ve hep kitap okuduğunu düşün. Tabii ki hava kararana kadar nal oyunu oynayabilirsin ama ondan sonra tek yapacağın şey kitap okumak. Kitaplar bir halta yaramaz. İnsanın birine ihtiyacı vardır, birine yakın olmak ister." İnler gibi devam etti. "Kimsesi yoksa delirir insan. Kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında biri olsun. İnan bana, insan fazla yalnız kaldı mı, hastalanır."
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.