Her insanın bir fıtratı, bir mizacı, yapmaktan zevk aldığı ya da hoşlanmadığı şeyler vardır. Allah hepimize farklı yetenekler vermiştir. Sanki böyle bir şey yokmuş gibi neredeyse bütün anne babalar çocuklarının tıp okumasını istiyor. Tarih okumak isteyen bir çocuğa, atanamazsın, denilerek çoğu zaman sayısal tercih ettirilmekte. Peki, bu çocuklar hayatlarında nasıl muvaffak olacaklar? Onlardan neyi başarmalarını bekleyeceğiz? Ekmeklerini ellerine aldıklarını farz edelim. Hatta yüksek maaş almış olsunlar. Mutlu mu olacaklar? Yoklukla büyümüş olmaktan mıdır nedir, insanımızın tek düşüncesi sigortalı, maaşlı bir iş. Tamam, az şeyler değil ama hayat bundan mı ibaret? Iskaladığımız, kaçırdığımız şeyler yok mu? Bir tanıdığım vardı. On beş yaşındaki oğlu büyük takımlardan birinin seçmelerini kazandığında "hayatı kurtuldu" demişti. Çok değil, iki yıl sonra çocuk ciddi bir sakatlık geçirdiğinde yürüyebildiğine şükrediyordu. Bugün başarı saydığımız şey ilerleyen yıllarda belki de pişman olduğumuz şey olabilir. Beklentilerimiz günün koşullarına göre değil kişisel özelliklere göre yönetirsek isabetli seçim yapmış oluruz. Şartlar sürekli değişir. Biz hiçbir koşul ve zamanda değişmeyecek olan durumlara ayarlamalıyız kendimizi. Ve açıkçası beklentilerimizi de gerçekçi bir şekilde yönetebilmeliyiz.