“Yazmayı ve okumayı öğrenmek için öncelikle yirmi dokuz harfin tam olarak nasıl yazıldığını ve nasıl seslendirildiğini öğreniriz. Bu bilginin üzerine kelimeler ve cümleler inşa edildiğinde hem yazmayı hem de okumayı öğrenmiş oluruz. Yazıyı asıl sökmemizi sağlayan an ise şimdiye kadar yazılmış olan milyonlarca sayfa toplamındaki kitapların, aslında sadece yirmi dokuz harfin tekrarından ibaret olduğunu öğrendiğimiz andır. Sınırlı olanla sınırsız olana açılan kapı ilk defa burada aralanır.”
Okudun Mu? Düşündün Mü?
Rabbimiz, kitabında, “Oku ve hem indirdiğim hem de yarattığım ayetler üzerine düşün” dediğine göre, hesap günü ahirette “Okudun mu?” ve “Düşündün mü?” diye soracak bize. Bir kişinin faydalı olan her türlü kitabı okuması güzeldir. Ancak Kur’an dışında hiçbir kitap için “Bunu neden okumadın?” diye sorulmaz ahirette. Hayatımız boyunca birçok kitap okuruz. Mesela bilgi ve görgü sahibi olmak için Doğu ya da Batı klasikleri olarak meşhur olmuş kitapları, baştan sona yazarları, isimleri ve içerikleri ile bilmek isteriz. Tüm bunları ve benzerlerini bilmek isterken Allah’ın Kitabı’ndan habersiz kalarak kendimize yazık ederiz. Muhammed Gazali’nin (ö. 1996) tespiti çok yerindedir: “Dünyanın her yerinde insanlar bir şey öğrenmek için okurlar. Müslümanlar ise Kur’an’ı sadece okumak için öğrenirler.”
Reklam
Çarpan Değil, Çarpıklıkları Düzelten Kitap: Kur’an
Allah’ın yaratılışa uygun ve kolay kıldığı dini insanlar zorlaştırmıştır. Dinini öğrenmek isteyen; insan sözüne değil, Allah’ın sözüne bakmalıdır. Merak etmesin kimse, Kur’an çarpmaz! Kur’an çarpan değil, çarpıklıkları düzelten bir kitaptır. Kur’an’a saygı göstermek isteyen biri onu okumalı, anlamalı ve hayatına yansıtmalıdır. Dini konularda bir şey sorduklarında şöyle söylemek gerekir insanlara: Dinini öğrenmek istersen al eline Kur’an’ı ve bildiklerini unutmakla başla! Rabbinin sözleri doğru olanı öğretir sana nasıl olsa. “Allah’a iman eden ve O’na (O’nun vahyine) sımsıkı sarılanları (Allah), rahmeti ve lütfu ile kuşatacak ve dosdoğru bir yol ile kendisine yöneltecektir.” (Nisa Suresi 175).
Oyuncaklar almak istiyorum sana, oynamanı, koşmanı, gülmeni istiyorum. Yaşamadığın bütün yılları beraber yaşamak istiyorum. Önce baban olmak istiyorum, beşiğine ümitle eğilmek ve dudaklarının bir tomurcuk gibi açılışını seyretmek... Kucağıma almak istiyorum seni, sonra ilk sözlerini ruhuma sindirmek istiyorum, sonra kelimeleri öğretmek, okumayı öğretmek, kafanı ışıkla, kalbini sevgiyle doldurmak. Her akşam yorganını ellerimle örtmek, saçlarını okşamak.
"En güçsüz olanlara öğretmek daha önemli olmaz mıydı? Sahip olduklarını kullanmalarına yardım etmek? Sadece şairlere mi okumayı öğretmeliyiz?"
Rize'de olduğum sene Türkçe ezan kararı çıktı. Ben de sözlerini ve makamını ezberledim. Çocuk olduğum için Türkçe ezan ve makamı benim için biraz da eğlence idi. Yaşlı hocaların bu işten çok rahatsız olduklarını, bir kısmının Türkçe ezan okunurken yere baktıklarını, haya ettiklerini, ağladıklarını sonraları fark edecek ve anlayacaktım. Köye döndüğüm zaman ezanların okunmadığını farkettim. Meğer kimse Tükçe ezan okumayı bilmiyor, öğrenmek de istemiyor! Büyük Cami'nin imamı olan Oflu Serdar Hoca yalnız sabah ezanını Arapça olarak minareden okuyor, diğer ezanları adeta sükutla geçiştiriyordu.
Sayfa 95 - Dergâh Yayınları
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.