Güzel, çarpıcı ve değişik bir roman. Tarzı insanı sinir ediyor. Çünkü ilk bakışta karmakarışık. İnsan kendini akışa bırakınca geliyor gelmekte olan. Yoksa eserde bağlantısızlık gani gani.
Andre Gideden okuduğum ilk yapıtı. Eşcinsellik üzerinden bir tema oluşturmaya çalışsa da kendi otobiyografisini okuduğumda bunun gayet doğal olduğunu anladım.
Yazarın kendisi Eduard, en azından ben öyle sezinledim. Roman içinde roman, hikaye içinde hikaye, biyografi içinde biyografi. Yani karmaşık ama oturttuğu temel gayet sağlam. Tanrı tanımaz birinden de farklı bir eser beklemek abes olurdu işin açıkçası. Zira 1950lerde Katolik kilisesi Gide'nin eserlerini yasaklı eserler listesine koymuş.
Kitabın sonunda, sanki yazar eseri yazmaktan sıkılmış da hemen bitireyim havasında. Çabucak ve alakasız bir şekilde bitti.
Dinin çocuklar üzerindeki etkisi çevre üzerindeki etkisini asla bastıramaz, Tanrıya inananlar sebep sonuçtan çok bir kader anlayışına sahipler, güçlü ailelerin aşağılık çocukları daima korunur vesaire vesaire.
Eserin kopuk oluşu olaylar bitmeden bir başkasına geçilmesi canımı sıktı ama yapacak bir şey yok. Okunmaya değer bir yapıt.