Serdar Tuncer, "ben ne için varım?" sorusuna cevap veren 3 farklı insan profili çiziyor. Bunları şöyle açıklıyor:
1.Hiç sormayanlar mutlu çünkü ne soruları var ne de cevap bulmak gibi dertleri... Çelişki yok. Yaşıyorlar sadece, bir ağaç kadar, bir kuş kadar yaşıyorlar.
2.Bu kritik sorunun cevabını verip, o cevabın gerektirdiği şekilde yaşayabilenler de mutlu çünkü aradıklarını bulmuşlar, olmaları gerektiği gibi olmuşlar... Çelişki yok. Yaşıyorlar sadece, bir yolcu gibi, bir misafir kadar yaşıyorlar.
3.Yanmanın deva olduğunu bilecek kadar nasipleri vardır aşktan, kalplerinin devayı bulacak kadar yanmaya takati yoktur.
İlk 2 sinden ziyade 3.grubun üzerine duruyor. Kendi ölçüsünde bilen, okuyan ama hayata uygulamayan bir grup. Tembellik diyor buna gaflet belki de taklit. Yanmayı göze alamıyorlar, çünkü yanmak için kalp gerekir ve o kalp günahlarla, kendini uyutmak ve oyalamakla meşgul.
Bu 3.grubu kendi halinde mi bırakıyor, hayır. Derdi gösteriyor, derman olarak da 2.gruptakileri örnek.
Yanmaktır işin özü, yanmaktan korkmamaktır diyor.
Bazen Yunus'u sarı çiçekle konuşturuyor, bazen Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerinin sohbetlerine dahil ediyor, bazen Necip Fazıl Kısakürek'in eşsiz şiirleriyle süslüyor. Ve tabi ki derman Kur'an ve Resulallah'ın sünnetidir diyor.