Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben. Evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım. Yoksulluğun acısından hafif bilmedim acını. Yenilen herkesin boğuntusuydu kaybolduğum uzaklık, yüzün her bulutlandığında. Nereye gidersem gideyim seni yürüdüm hep. Sevincini bir barış, bir bayram sabahı gibi taşıdım içimde. Sesine güvendim, gözlerine en çok yakışan o sürekli yaz ikindisine. Gökkuşağının altından geçen çocukların şımarıklığıydı, kâküllerini her araladığımda gövdemdeki ürperti. Ağzımdaki meneviş sendin insanlara şiir okurken. Bütün öksüzlerin kederiyle baktım yüzüne, ne zaman geleceğini düşündüysem. Bir haksızlığı haykıran herkese senin soluğunu verdim. Bütün hapislerin penceresi yaptım seni. Sonra tuttum kenar mahallelerin yalnızlığını gösterdim, bir özür, bir bağışlanma umuduyla. Kirpiklerinin ömrüme açtığı yolda yaptım bütün kavgalarımı. Söze inandım, gövdene ondan çok. Dönüp dönüp sana geldikçe anladım özgürlüğün aşk olduğunu. Alışkanlıklara yenilmedim ben, seni bir alışkanlığa dönüştürmek istemedim yalnızca.
İyi kitapların (ki bunlar okumanın, kendi ruhsal yaşamınız için ne kadar gerekli ve aynı zamanda ne kadar sınırlı bir eylem olduğunu gösterirler bize) en büyük, en harika yazar için bir sonuç okur içinse bir kışkırtma olmasıdır. Okurken, kendi bilgeliğimizin, yazarın bilgeliğinin bittiği yerde başladığını çok güçlü bir biçimde hisseder, ondan sorularınıza yanıt vermesini isteriz, oysa onun bize verebileceği yalnızca arzudur.… İşte okumanın değeri ve yetersizliği buradadır. Okumayı bir disiplin haline getirmek, bir kışkırtıcılık unsuruna fazlaca önem vermek olur. Okuma, ruhsal yaşamın eşiğidir; bizi ona yönlendirir ama onu içine almaz. (Marcel Proust)
Sayfa 175Kitabı okudu
Reklam
Okurken, kendi düşüncelerimizle bağdaşmayan, yanlış anlaşıldığını ya da kısıtlayıcı biçimde aktarıldığını düşündüğümüz şeylerle karşılaşacağımız bir an gelecektir. İşte o andan sonra bize yol gösteren kitabı arkada bırakma, kendi düşüncelerimizin peşinden gitme sorumlulugunu yükleniriz.
Sayfa 175Kitabı okudu
Proust konunun ne kadar ikircikli, ne kadar kritik olduğuna değinmeden, tek bir nedenle okumamız gerektiğini ileri sürüyordu: zaman geçirmek için, yalnızca meraktan ya da Ruskin’in neler hissettiğini öğrenmek için duyduğumuz sonsuz istek yüzünden değil, italikle yinelemek gerekirse , “insanın kendi içinde neler hissettiğini anlaması için, bir ustanın hissettiklerini kendinde yeniden yaratmasından daha iyi bir yol” olmadığı için. Başkalarının kitaplarını, kendi hissettiklerinizi anlamak için okumalıyız; bir yazarın düşüncelerinin yardımı ile de olsa okurken kendi düşüncelerimizi geliştirmeliyiz.
Sayfa 174Kitabı okudu
Unutulmaz bir gün oldu bu benim için, çünkü bende büyük değişimler yarattı. Zaten herkesin yaşamında böyle olmaz mı? Yaşamınızdaki sayılı günlerden bir tekini silin... yazgınızın yönü kim bilir nasıl değişik olurdu! Bunu okurken bir dakika durun, sizi çekip götüren zinciri düşünün; ister demirden olsun ister altından, ister çiçeklerden ister dikenlerden örülü olsun... o unutulmaz günlerin birinde ilk halkası yaratılmasaydı, bu zincir belki de size, yaşantınıza hiç dolanmayacaktı!
Bunlar ne hazin şeyler! Bir kısım insanlar,ı görkemli salonlarda, rahatça yaslanmış, gazete okurken görüyorum. Başkalarıysa poyrazın kamçısı altında, gözleri yaşarmış, elleri koçan gibi donmuş, nereye başvuracaklarını bilemez haldeler. Ve kendi kendime hayatta ne büyük bir adaletsizliğin egemen oldugunu yineliyorum.
Reklam
Okurken başka bir dünyaya girer,bütün dertlerimi unuturdum.
Turgenyev'in romanlarını yeniden okurken kulaklarında bir şehir uğultusu duymasına rağmen içinde trenlerdeki sessizliği işitirdi Ka.
“Çok okudum, yalnız bütün hayatımı değiştiren kitabı değil başka kitapları da. Okurken ama kırık hayatıma derin bir anlam vermeye, bir teselli aramaya hatta hüznün güzel ve saygıdeğer yanını aramaya kalkışmadım hiç. Çehov’a, o yetenekli, veremli ve alçakgönüllü Rus’a, sevgi ve hayranlıktan başka ne duyabilir insan? Ama boşa gitmiş kırık ve kederli
Sayfa 181 - YKYKitabı okudu
Marx çok büyük bir eleştirmendi. Var olan her şeyi sorgulayacak kadar cesur, sorguladığı her şeyi mantıksal sonuçlarına götürecek kadar namuslu bir akıldı. Marksist metinleri okurken, en başta Marx'ın kendisinin teorik açılımlarını, yararlandığı, esinlendiği kaynakların yöntem ve içeriğini sürdürüp geliştirerek değil, eleştirip aşarak gerçekleştirdiğinin akılda tutulması gerekiyor.
Reklam
İstisnasız her gün öğle tatilini kütüphanede geçiriyordu. Doymak bilmez bir iştahla sürekli okuyan Giulia, duvarları kitap kaplı büyük okuma salonlarının sayfa seslerinden başka bir şeyin duyulmadığı atmosferini seviyordu. Orada içini huzurla dolduran, neredeyse dinsel ve mistik bir ibadet havası buluyordu. Kitap okurken zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmıyordu.
Her gün kısık sesle okurdu; "Ya sin. Vel Kur'anil hâkim. Inneke leminel murselin. Ala sıratil mustakim..." Yasin okunan evlerin bereketleneceğini söylerdi annem. Evimize huzur ve esenlik dolardı o okuduğunda. Yasin, evimizin direğiydi. Okunmazsa her şey alt üst olacaktı sanki. Annem okurken, dünya bizim etrafımızda dönmeye başlıyordu. Melekler yanımıza sokulup, kalplerimizi Allah'a çeviriyorlardı. Uzun bir etek giyip, başına tülbent takıyordu. Öyle zamanlarda, annemi meleklerden ayırmak mümkün değildi benim için. Dua ediyordu uzun uzun. Ailemiz için, akrabalarımız için, yoksullar için, hastalar için, borçlular için. Bir de Filistinli çocuklara ve annelere özellikle dua ettiğini hatırlıyorum. Bana ilginç gelen, derin bir duyarlılığı vardı Filistin'e karşı. Televizyon karşısında görüntülere dayanamayıp gözlerinin dolduğunu, ağladığını hatırlıyorum.
Okumak benim için ne midir? İşte budur :
Okurken dünyanın ışığı değişiyordu, insanlar ve olaylar duru bir berraklığa kavuşuyordu, kimse beni seyredemeden, bana dokunamadan dünyayı seyredip, romanların içindeki insanlara dokunabiliyordum. Kendimi güvende ve güçlü hissediyordum, böyle hissetmek beni iyileştiriyordu. Yaşam geçici, bu nedenle de yapay gözükürken, romanlar kalıcı ve sahici gözüküyordu. Her kitapla birlikte yaşadığım çağ, bulunduğum yer, daha da önemlisi kimliğim değişiyor, bunaltıcı bir esaret duygusundan sıyrılıp hiç kimsenin sınır koyamadığı bir özgürlüğe kavuşuyordum.
Sayfa 173Kitabı okudu
Yıllar sonra tıbbiyede okurken, İzmir Konak'taki Çınar sinemasında oynayan A. Kurosava'nın "Dersu Uzala" filmine gitmiştim. Filmin bir sahnesinde kamp yerinde bir kulübede konaklayan Dersu ve Yüzbaşı'nın oradan ayrılırken Dersu'nun yaptıkları da, benim çocukken yaşadığım şeyle aynıydı. Dersu, bir parça tuzu ve kibriti hiç tanımadığı insanların daha sonra ihtiyacının olabileceğini bilerek, kulübede bir yerlere saklamıştı. İnsanlığın ortak ahlak ve vicdanının hiç de öyle uzaklarda olmadığını düşünmüştüm, filmi seyrederken.
Şehrin ışıkları altında yürümeye devam ederken, hayatın mazi tarafında kalan yıllarımı düşündüm. Tozlu raflarda yalnızlığa terk edilmiş kitapların arasına konulan eskimiş takvim yaprakları gibi uzakta duruyor geçen güzel günler. Onları bulmak ve bir daha o günlere gitmek imkansız. Biliyorum, güzel günlerin kıymeti gidince anlaşılır. Gidip de dönmeyen güzel günlere dargınım. Dünya rahat yeri değil bilirim. Dile söylemek kolay, kalbe anlatmak zor. Hayat imtihanı ağır olur bazen. Yaslanacak bir omuz ararız yakınımızda bizi anlayan. Hayat, geriye asla dönülemeyecek bir sûrette biz zaman ve mekânla kayıtlı olan fâniler için geleceğe doğru akıtılıyor tüm zaman ve mekânların Sahibi tarafından. Allah (cc), O' dur kudreti her şeye yeten. Geçen yıllar, sıkıntıyla geçmiş olsa bile yine de özlem duyuluyor o yıllara. Hayat gidiyor diye mi bu özlem? İnsan hayatta olmayı seviyor. Bu hayatın sona doğru gitmesini ve bir gün son bulmasını istemiyor. Sonlu bir hayata kalp razı değil çünkü. Dinle kalbini, duyacaksın. Biraz yalnız kaldığında anlayacaksın. Bazen yalnızlık iyi gelir. “Kalb, ebedü’l-âbâda müteveccih açılmış bir penceredir. Bu fâni dünyaya razı değildir." diyerek bu hakikate ışık tutar Bediüzzaman. Ey dost! Bu yazıyı okurken sen de sonsuzluğu düşün ve hakikat penceresinden bakarak kalp ve ruhunun sesini dinlemeye çalış veya benim gibi yalnız bir gece yürüyüşüne çık, kendini dinle, kalbini dinle, vicdanını dinle. 'Bir Gece Yürüyüşünde' başlıklı yazımızdan Yoldan Geçerken/ Mehmet Kazar 5 Ocak 2021
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.