"Evlat, iyi kitapları sev ama en iyi kitapta diril. İnsanlar bazen onlarca kitap okurken, gözlerinin önündeki deryayı kaçırıyorlar. Kitapların arasında kaybolup gidiyorlar. Sonra kimi "Ben zaten biliyorum!" edasıyla okumayı bırakıyor. Kimileri de kitapların dünyasında silik bir karakter haline geliyor. Sen bunların ikisi de olma. Var ol, oku, düşün ve harekete geç. Her ne okursan oku, okumaların bir pergel gibi olsun. Doğudan batıya, kuzeyden güneye binlerce eser gör. Ancak sabiten her daim önünde bulunan Mushaf olsun. Eğer böyle olursan kaybolmazsın. Hem nefsin hem de dünyanın önüne getirdikleri seni bilinmezliklere sürükleyemez. Çünkü dönüp dolaşıp geleceğin yeri bilirsin. Ve yine bilirsin ki bu yol, seni sırat-i müstakime götürür. Sen yalnızca sabitenle yolda olmaya devam et. Asıl o zaman değişkenler, dünyanı güzelleştirecektir."
“Okuyorum ve işte özgürüm. Nesnelliğe ulaşmışım. Ben olmaktan, o dağınık varlık olmaktan çıkmışım. Okuduğum şey, üzerimde pek hissetmediğim, sadece bazen ağırlık yapan bir giysiye benzemiyor; dış dünyanın, her haliyle hayranlık uyandıran engin aydınlığına dönüşüyor o ya da hepimizi gören güneşe, huzurlu toprağa gölgelerini saçan aya, denize açılan geniş topraklara, ta tepede yeşil başlarını sallayan ağaçların oluşturduğu o kara kütleye, bahçelerdeki havuzların donmuş sessizliğine, asma tünellerinin altından vadilerin dar yamaçlarına inen üstü kapalı yollara. Tahtından feragat eden bir kral gibiyim okurken. Nasıl ki kralın asasıyla tacı en yüksek değerine, kral giderken onları yere bıraktığında ulaşırsa; ben de sıkıntının, düşün bütün madalyalarını giriş odalarındaki taşlara bırakıyor, sadece bakışımdaki soyluluğu kuşanmış olarak merdivenleri tırmanıyorum. Ölürcesine okuyorum. Ve klasiklerin, sakinlerin, acı çekseler bile bunu asla söylemeyenlerin, bana kendimi kutsal bir yolcu gibi hissettirenlerin dünyasında – işte onların dünyasında kendimi kutsanmış bir hacı, amaçsız dünyanın nedensiz seyircisi, çekip giderken, hüznünün son sadakasını son dilenciye veren Büyük Sürgün Prensi gibi hissediyorum.”
Reklam
Tahtından feragat eden bir kral gibiyim okurken. Nasıl ki kralın asasıyla tacı en yüksek değerine, kral giderken onları yere bıraktığında ulaşırsa; ben de sıkıntının, düşün bütün madalyalarını giriş odalarındaki taşlara bırakıyor, sadece bakışımdaki soyluluğu kuşanmış olarak merdivenleri tırmanıyorum.
Babalar Bazen Unutuyorlar... Mektup
Babalar Bazen Unutuyorlar... Dinle oğlum, sen uyurken bunu yatağının başında söylüyorum. Bir elin yanağının altında mışıl mışıl uyuyorsun. Yavaşçacık seni uyandırmadan içeriye girdim. Biraz evvel yazı odamda gazete okuyordum. Beni boğan bir pişmanlık kısası (dalgası) üzerime hücum etti kabahatliyim. Onun için yatağının yanına geldim. Sana
Sayfa 173Kitabı okudu
Şeker tadinda hayirli bayramlarimiz Olsun... Ayy her yer yasak insallah önümüzdeki bayram daha coskulu hep birlikde geciririz inşallah... Bu bayram buruk yanliz bi o kadar da garip bir mahsum bir bayram. Umarim hersey eskisi gibi olur. Ne büyük nimetmis halbuki dışarıda doya doya gezmek doya doya bayramlasip kaynasmak... Yine de halimize Bin
Düşün.
Ey düşünür! sembolüne bak ve harflerin çıkış yerlerine riayet ederek elif lâm mim diye oku, okurken kendini bir tart, ruhundan bedenine, içinden dışına, göğsünden dudaklarına doğru yokken var olarak çıkıp gelen o sesleri de iyice bir dinle, bu sırada bir elifba, ebced okurcasına bütün elifba harflerini şekilleriyle hayalinden geçir ve düşün. Aslında hiçbir mânâsı olmayan bu tek ve basit seslerden, sayılmayacak kadar mânâyı taşıyan kelimelerin ve bu kelimelerden sözlerin ve bu sözlerden kâinatı anlatan yüce kitapların meydana gelme şekillerinde nasıl bir kudret ve nasıl bir yaratılış sırrı gizli olduğunu düşün. O zaman anlarsın ki kâinatta her mânâ, her feyiz (nimet), her ilerleme, her olgunluk, her ümit bir sosyal düzene, hem de layık olduğu konumu ile bir sosyal düzene borçludur. Kendi kendine hiçbir mânâsı, hiçbir kuvveti, hiçbir belirtisi olmayan basit maddelerin tek tek parçaları, layık oldukları bir sosyal düzeni buldukları zaman onlardan kimyalar, hikmetler, şekiller, hayatlar fışkırarak şu gözümüzün önündeki görülen kâinat meydana geliyor.
Reklam
168 öğeden 131 ile 140 arasındakiler gösteriliyor.