Hayatla bağ kur, onunla dönüş, genişle ve onu genişlet. Ruhunun nefes almasına izin ver. Sevdiklerinin seni görmesine izin ver. Her şey bir mucize, sen bakmayı bilirsen. Mucizeyi kaçırma. Dur ve seyret.
Çocuklukta hep böyle değil midir? Hatıralar hava ve zaman tesiriyle yıpranmış, delik deşik olmuş bir sahife şeklinde kalır. O zaman en ziyade tesir eden şeyler, hatırat levhasında en derin kazılır.
"Eğer yeniden başlayabilseydim, İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım. Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla. Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer."
📕 Jorge Luis Borges
Ama dünyamız hâlâ kusurlu; kin, nefret, önyargı ve savaşlar var. Üretim güçleri ve ilişkileri arasındaki çatışmalar nedeniyle, varlık dağılımında adalet yok, insanlığın büyük bölümü yoksulluk ve sefalet içinde yaşıyor.
Jane Austen'ın daha önce farklı bir yayınevinden İlk 'Aşk ve Gurur' romanını okumaya başlayıp maalesef yarım bırakmıştım. Ama yazarın kitaplarını merak ettiğim için 'Northanger Manastır'ını okumaya karar verdim. Bu eserini yirmili yaşlarında yazmış ama maalesef daha geç bir sürede basılmış. 17 yaşında bir genç kızın gözünden dönemin insanlarının kültürleri, yaşayış ve giyim tarzlarına kadar her şey hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz.
Bu kitap aslında 'gotik roman parodisi' olarak da anılıyor. Sanırım karakterin bu tarz romanları okumaya meraklı olmasından dolayı. Ama yine bu kitabın çevirisini pek sevdiğimi söyleyemem. Her ne kadar Roma yalın bir anlatıma sahip olsa da çeviriden dolayı çok zor okudum. Ve itiraf etmeliyim ki çok sıkıcı bir romandı.
Jane Austen okumaya kesinlikle bu kitaptan başlanmamalı. Kitaplığımda 'Emma' romanı var. İlerleyen zamanlarda onu okumak istiyorum. Umarım iyi bir çeviriyle karşılaşırım.
Bazı şeyler şeffaf olduğunda daha gizemli görünür. Evrenin kendi de şeffaftır; gözlerin yeterince keskinse istediğin kadar uzağı görebilirsin. Ama ne kadar uzağa bakarsan o kadar çok gizemli bir hal alır.
...Kitap sadece bir konuyu ele almıştı: aşırı böcek ilacı kullanımının çevreye olumsuz etkileri. Ama yazarın konuyu ele alışındaki bakış açısı onu tam anlamıyla sarsmıştı. Böcek ilacının kullanımı Ye’ye hep normal, uygun ve en azından doğal bir yol gibi gelirdi ama Carson bunu okuyucuya bir de doğanın gözünden aktarmıştı, ilaç kullanımının Kültür Devrimi’nden hiçbir farklı yanı yoktu ve ikisi de dünyamızda aynı derecede yıkıcı etkiye sahipti. Durum buysa dışarıdan iyi bir şeymiş gibi gözükse de, insanoğlunun yaptığı daha kim bilir kaç eylem aslında zararlıydı?"
Abdülhak Şinasi Hisar'ı okumak benim için adeta eski İstanbul'da zamanda yolculuk yapmak gibi. O kadar naif bir anlatımı var ki sanki anlattığı her şeyi bilfiil yaşıyor gibi hissediyorum. Yazarın daha önce; Fahim Bey Ve Biz , Boğaziçi Yalıları eserlerini okumuştum. Bu kitabı ise çocukluk anılarından oluşmakta. Tabii ki bu anıları anlatırken bize içinde yaşadığı dönemin durumu ve insanları hakkında da bilgiler veriyor. Özellikle "Resimler Karşısında Duygular" bölümünü çok sevdim. Eğer henüz Abdülhak Şinasi Hisar'ı okumadıysanız mutlaka eserleri ile tanışmalısız.