"Esir Şehir Üçlemesi"nin ilk kitabı: Esir Şehrin İnsanları
Üniversite yıllarında bu üçlemenin ilk iki kitabını okumuştum. Yıllar sonra üçüncüyü de okuyayım dedim ama ilk ikisi kitaplığımda yoktu. Üçünü alıp ilk ikisini yeniden okuyayım dedim. Tadı dimağımda kalan kitaplardı çünkü. Kitaplığımda da kalsınlar istedim.
Roman, Kemal Tahir'in özgün tarzıyla işgal altındaki İstanbul'u, işgalcilerle işbirliği içinde bulunan "Osmanlı"ları, Anadolu hareketini, işgali içine sindiremeyen İstanbul'daki direnişçileri anlatıyor. Tarihimizin en güzel zaferlerinden İnönü Savaşları sonuna kadarki zaman dilimini ele alıyor.
Başkahramanımız Kamil, bir paşa evladı. Uzun süre yurt dışında yaşamış, savaşlar sırasında sefaretlerde görev yapmış, cephe yüzü görmemiş bir "aydın". İstanbul'a dönünce olayların gelişmesiyle kendini "direnişçi" safında bulup içindeki "milli cevher"i ortaya döken bir "aydın" konumuna geçiyor. Olaylar da onun etrafında gelişiyor. Tarihi olgu ve olayların ışığında yaşananlar sizi sürükleyecektir.
Romanı okurken bir kez daha hayıflandığım noktalar oldu. Bunlardan sadece birini paylaşayım: Bir devlet, bir ordu düşünün ki işgal sırasında tek bir direniş göstermesin. Nazırlıkların işgali, ordu karargahlarının işgali sırasında tek mermi atılmasın. Aklınız alabiliyor mu? Neyi, nasıl kazandığımızın farkına varmamız lazım. Nerede Kürşat'ın direnişi, nerede İstanbul'un dirençsiz teslim edilişi... Başka noktalar da var tabii ancak tadı kaçmasın diye yazmıyorum.
Mutlaka okunması, okutulması gereken kitaplardan.
İyi okumalar dilerim.