"Düşmanın evine yalnız, korumasız gelmemeniz gerektiğini bilmeliydiniz. Yırtıcı'ya gizlice yaklaşmamanız gerektiğini de. Yırtıcı kurbanın kokusunu bir kez aldığında, avlanmak kaçınılmaz olur."
Tristan Caine.
Adam bir istisnaydı. Ailenin kan bağı olmadan kan yemini etmiş tek üyesiydi. Kan bağı olmadan Outfit'te yükselen tek kişiydi. Hiyerarşik yapıda tam olarak nerede olduğunu kimse bilmiyordu ama herkes oldukça yüksekte olduğunun farkındaydı.
Göğsünü saran his olduğu yeri yakmıyorsa o sevgiyi aşktan sayabilir misin? Gözlerini kapattığında dudakların titremiyorsa, bedeninde bir sızı dolaşmıyorsa, karnında o tanıdık hissi yakalayamıyorsan sevgiyi aşkla aynı sanabilir misin?
Bir insanı sevmek onu tanımaya yetmez. Göğsünde büyüttüğün kişiyle, gözün gördüğü bir değildir. Ama yine de içindekine inanırsın. Çünkü orada sakladığın his en çok sana aittir bilirsin. Kendine güvenirsin. Kendi içinde yarattığın hisse güvenirsin ve aslında birini karşılığı olmadan sevmek tam olarak bundan ibarettir.
"Ve kimsesiz değilim Hera," dedi mırıldanır gibi. "Sen de olma."
"Bu böyle yok edebileceğim bir şey değil," diye mırıldandım ona bakmaya devam ederken. "Bu içimdeki yalnızlık cümlelerinle söküp alabileceğin bir şey değil."
"Delirmekten korkmuyorum, seni incitmekten korkuyorum," dedi Jace. "Rüyalarıma sızan zehir her neyse, ya gerçek hayatıma da karışır ve sana zarar verirsem..." Cümlesini bitiremedi.
"Bana asla zarar vermezsin."
"Ah, seni aptal. Demek istediğim, ikisine bir bak. Aşık olmakla ilgili en ufak bir sorunları yok. İkisi de aşık. Sonsuza dek süren türde aşklar. Jace'e bak. Clary'yi dünyadaki her şeyden çok seviyor, sanki hayatındaki en önemli varlık o. "