Heidegger'in düşünme üzerine yaptığı ayrımdan hareketle? iki tür eleştirinin, iki tür itirazın olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi sistemin işleyişini, etkililiğini, verimliliğini sorgulayan, varlığı ve imkânı sistemin varlığıyla mukayyet olan ehlileştirilmiş eleştiri. Diğeri ise sistemin meselelerini konuşmaktan ziyade sistemi bir mesele olarak konuşan, konuşmaya çalışan derin eleştiri. Heidegger düşünme üzerine yaptığı değerlendirmede; birincisine “hesaplayıcı düşünme”, diğerine ise “sükünetle düşünen düşünme” diyor ve şu çarpıcı tespitini bu ayrım üzerine yerleştiriyor: “...artan düşüncesizlik bugün insanın iliğini kemiren bir süreçten kaynaklanıyor olmalıdır: bugün insan düşünmeden firardadır. Düşünceden bu kaçış düşüncesizliğin temelidir.”
Birinci eleştiri türü de yine sistemin arzu ettiği eleştiri türü diye düşünüyorum. Sistemi kendi içinde tartıştırıp,enerjiyi alıp tehdidi pasifize etmek.
İkinci eleştiri türü sistem için bir paradoks. Aykırı olan tehdittir.
Bugün akşam üzeri kocasının mezarını ziyaret etmek isteyen bir nineye yoldaş oldum. Elimde 5 litrelik su kabıyla ardı sıra dolandım daha önce girmediğim mezarlıkta.. nefes nefes aradı dedenin mezarını.. bir ara umudunu yitirdi. "Kurban olduğum ben senin mezarının yerini nasıl unuttum? Beni bağışla" dedi. Sonunda bulduk mezarı ve mezarın başında ağladı, ağladı. Ağlama demedim, az ağla da demedim. Müsaade ettim ağlamasına hatta ben de eşlik ettim ona. Sadakatin, samimiyetin ve sevginin en saf haliydi izlediğim.Dertleştiler, dinledim, dua ettim ama hiç sus demedim, hadi gidelim demedim. Kısa süre içinde ikinci mezar başı imtihanı ağır geldi ruhuma. İçimde ölenleri yad ettim ve hiç ölmeyecek olanları. Akşam ezanı okunana kadar kaldık mezarda, sonra el ele tutuşup döndük hayata. Eve çıkamadım kendimi bir kaldırıma bıraktım kaldım. Dedim ki Allah'ım, bazı acılar çok acı.
Bir hikaye okuduk sanki.
Anadolu insanı işte.
Büyük bir hazine.
Ne kadar ulvi duygular. Siz de duygulara çok güzel tercüman olmuşsunuz hocam kaleminize yüreğinize sağlık.