"(Yalnızlığa yenik düşmüş dost, dünyanın neresinde olursan ol, ansızın gelip sana kalbini açan tanımadığın kişi karşısında toparlan, acı gibi, neşe gibi yüce ol!Önüne konan hazine karşısında, gizleme içindeki hazineyi! Umutlarını yerle bir eden fırtınalar neden de büyük olursa olsun, soylu, başkalarına güvenen bir insan olarak kal, hep inan içindeki sıcaklığa ve onu senden isteyeni geri çevirme. Bu sıcaklığı içinde hissettiğin an, onun yalnız sende bulunmadığını emin olabilirsin -çünkü insanca yaşamak kimsenin tekelinde değildir- ve sana denk bir dosta haksızlık etmektense, bir saat içinde yüz kere aldanmak yeğdir!) "
Sadece genç kız çocuklarının başına mı gelir sevdiği tarafından kandırılmak. Bunun erkeği- kadını yoktur. Sevgiye, şefkate, ilgiye, onu ailesi tarafından ayrılması gereken madde aç bir çocuk her zaman ona kollarını sevgiyle açan ilk kişiye bütün kalbini ve sırrını açar. Ona sonsuz sevgi ile bağlanır. İçine çekildiği batının farkına bile varmaz, varsa bile içindeki sevgisizlik ateşi onu da bu vatana tam ortasına iter.
Para ile saadet olmaz demiş ya büyükler. Gerçekten olmuyor. Çocuklarına iyi bir gelecek hazırlamak için hunharca çalışan aileler, çocuklarına bunun gibi sebeplerden vakit ayıramıyorlarsa, bu çalışma hayatı onların vakitlerinin büyük çoğunluğunu çalıyorsa bunu bir kere daha düşünsünler.
Paranın çocuk için hiçbir değeri yok ama aile ile vakit geçirmek öyle mi? Çocuklar büyüdükleri zaman onlara aldığınız lüks eşyaları ya da yaşattığınız lüks hayata hatırlamayacaktır. Onlara gösterdiğiniz ilgiyi, sevgi ve onlar için ayırdığınız vakti hatırlayacaktır.
Yüce Tanrı Yahova(!), seçtiği mukaddes kavme(!) uy-gun görmediği leşi, Yahudi olmayan herkese satmayı veya şehrin garibanına ikram etmeyi tavsiye buyuruyor!..
Tesni-ye:14/21:
"Hiçbir leş yemeyeceksiniz; onu yesin diye şehir-lerinde olan garibe verebilirsin; yahut yabancıya satabi-lirsin; çünkü sen Allah'ın Rabbe mukaddes bir kavm-sın."...
“Herkes hayattan bir şey almak ister ama ona bir şey vermek istemez. Çoğu kimse hayata menfaatçi, zorba ve asalak olarak atılır. Hayatın anlamını bu asalaklıkta ararlar.
Böyle bir hayat anlayışı uzun yıllar boyunca acı içinde çocuklara aşılanır.
Kimler aşılar?
Anne-baba!..
Bu telkinlerle yetişen çocuklar, büyüdüklerinde zorba, aç gözlü, şehvet düşkünü, tembel ve vurdumduymaz olurlar.
En sonunda artık hiç kimseye ve hiçbir şeye sevgi ve bağlılık duymayan duyarsız gençler olur çıkarlar. Bu tiplerde ülkeye, millete karşı sevgi, yüksek düşüncelere ciddi uğraşlara saygı uyanmaz. Anne ve babalarını da içtenlikle sevmezler.
Ne ekerseniz, onu biçersiniz.! Ne pişirirseniz, onu yersiniz!
Eğer gençliğin ruhunu tarım yapılmayan bir tarla gibi kendi hâline bırakırsanız, orada ısırgan otları ve dikenler yetişir.
Anne-babaların, çocuklarının beyinlerini ve kalplerini işlemeden kendi hâline bırakmaları, akla ve vicdana uygun değildir. Hatta böyle bir ihmal, ahlâksızlıktır, cinayettir. Çünkü çocukların iyi terbiye görüp görmemesi meselesi, yalnız anne-babayı ilgilendiren bir mesele olmayıp, aynı zamanda toplumu ve devleti de ciddi bir şekilde ilgilendiren hayatî bir meseledir.
İstediğiniz kadar mükemmel anayasalar yapın. Özgürlükler alanında da halka dilediğiniz kadar haklar tanıyınız. Sosyalizmin veya liberalizmin sihirli gücüne dilediğiniz kadar inanın. Eğer çocuklarınız gerektiği şekilde eğitim almazlarsa hayata bir hiç olarak atılırlarsa, yasalar ve bütün sosyal haklar var olmasına rağmen toplumsal hayat yine de sönük ve ruhsuz olacaktır.”
Çocuklarla konuşurken gözlerinin kulaklarının zihinlerinin burunlarının seviyesine inmeliyiz (evet özellikle virgülsüz yazıyorum bunları, lütfen virgül eklemeyin, eklemeyin, virgülsüz okuyun hepsini siz de, tekrarları noktasızlıkları hor görmeyin burun bükmeyin bükmeyin bana tuhaf kelimelerimi de alın kabul edin onları da düzeltmeyin düzeltmeyin) inmeliyiz ki büyüdüklerinde dimdik olabilsin insanlar, ne aşağıdan ne yukarıdan baksınlar birbirlerine, ne aşağıdan ne yukarıdan dinlesinler birbirlerini, ne aşağıdan ne yukarıdan sevsinler, ne aşağıdan ne yukarıdan sevişsinler; ezmeyelim de ezilmeyelim de.
Yaz ayında doğdu ama onun hiç doğum günü kutulanmış o yüzden annesine demişti benim doğum günümü niye hiç kutlamıyorum demiş ve annesi en sonda kutlamış
Arkadaşlar lütfen kitap okuyun ben öğretmenime teşekkür ediyorum onun sayesinde bu kadar kitap okuyorum öğretmenime saygılar
"Çocuklar okuyun lütfen. Ne bulursanız okuyun. Yerde bir kâğıt parçası görseniz, çöpe atmadan önce üzerinde ne yazdığına bir bakın, okuyun ve öyle atın."
•
“Ey nefsim!
Artık Rabbinin hoşnut olduğu hale dön. Sana arzularında ses çıkarmayıp, uyduğum yeter.
Artık başıboşluk yerine Allah’ın zikri ile meşgul olmayı, konuşmak yerine susmayı, kalabalık ortamlar yerine yalnızlığı, yaratıklarla dostluk yerine yaratanla dostluğu, kötülerle arkadaşlık yerine iyilerle arkadaşlığı öne al.
Kötü hâl ve gidişatını düzelt.
Günahla geçirdiğin uykusuz geceleri, ibadet ve zikirle geçecek uykusuz gecelerle değiştir.
Yönünü dünya ehlinden çevirip, Allah’a döndür. Onların sözlerine kulak tıkayıp, Allah’ın kelâmına ve zikrine kulak ver.
Yemek içmekteki oburluğunu, Allah’a kulluk için yeterli olacak miktarda az yiyip içmekle değiştir.
•
Ahmet Hakan, dayak yediği geceyi, başına "Saldırılar karşı sında yılmayıp ondan bile eğlence çıkarmaya çalışan bir gazete cinin notları olarak okuyun lütfen ... " notu düşerek ayrıntılarıyla yazdı.
Hadi gelin, Ahmet Hakan'ın dayak yediği geceye ilişkin Hürriyet gazetesine yazdıklarının bir kısmını okuyalım:
Yani bütün duyguların tamamen içsel durumlardaki gibi on kat arttığı , kitabının bizi bir rüya misali, ama uyurken gördüklerimizden daha açık seçik, hatırası daha uzun sürecek bir rüya misali allak bullak edeceği bir duruma soktuktan sonra, bir saat boyunca, gerçek hayatta sadece birkaçının yaşanması bile yıllar sürecek ve en yoğun olanları, meydana gelişlerindeki yavaşlıktan ötür algılanamayacak, dolayısıyla da asla görünürlük kazanamayacak, olası butun mutluluklar ve talihsizlikleri peş peşe yaşatır bize.
“İlkokul sıralarından başlayarak ‘kendi bacağından asılan koyun’ felsefesiyle yetiştirilenlere asla itibar etmeyeceksin. Onların arasından ülkeye yararlı birinin çıktığı görülmedi.