Cemal Süreya, on üç yaşlarındayken Dostoyevski'yi okuduğunu ve o gün bu gündür huzurunun kalmadığını söyler.
Ben de hemen hemen o yaşlarda tanışmıştım Dostoyevski'yle. Suç ve Ceza. Kütüphanede iki kitap arasında seçim yapmam gerektiği ve elimin ona gittiği an, hayatımın ilk dönüm noktasıdır. O saatten sonra Ömer Seyfettin kitaplarıyla oyalanan bendeniz, roman dünyasının ve özellikle de Dostoyevksi'nin derin zihninin içine bodoslama atmıştım kendimi. Çok geçmeden de Jean Christophe Grange kitaplarına sardığımı söylemem, etkilendiğim karanlık zihnin, üzerimdeki tutarlılığını gösterir nitelikte.
Yeraltından Notlar, insanın ilkel benliğinin, kabul görmek isteyişindeki acizliğin, gerçek ile kafasında kurduğu dünyanın şiddetli çatışmasının bir tezahürü niteliğinde. Karakterimiz kendini öyle kaptırmış ki, okurken, ne oluyoruz yahu, diyebilirsiniz. Empati yapmaya çalışmanız da cabası. Sonuçsuz bir çaba olduğunu söylemem gerek, tabi gerçekten yeraltında değilseniz.
Gördüğüm, hissettiğim ve anlamaya çalıştığım her şey yeniydi benim için. Kitap okumayı bu yüzden çok seviyorum. Tek bir yaşamda binlerce insana dönüşebiliyoruz. Okuyunuz okutturunuz efenim.