—Çok eksiğim var benim.Bunları tamamlayabileceğimi hiç sanmıyorum.Başkalarının çok kolay yaptığı şeyler benim için çok zor ve önemli.Bunu kimse anlamaz.Örneğin birine "günaydın,nasılsın," demek başkaları için günlük,olağan bir şey ama ben bunu bile yapmakta zorlanıyorum.İnsanlarla ne konuşacağımı,nasıl konuşacağımı bilmiyorum. —Doğru,bunlar seni zorluyor ama asla vazgeçmemelisin.Bir gün gelecek,sen de bunları yaparken çok zorlanmayacaksın. —Bu doğru değil.Ben hep zorlanacağım çünkü ben bunları öğrenmek için uğraşırken onlar boş durmuyor ki,onlar da yeni şeyler öğrenmeye ve bunları uygulamaya devam ediyorlar.
Önemli Bulduğum Bazı Kavramlar (Bilmek Ve Olmak adlı kitabımdan alıntıdır) Bir insanın kendini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi için bazı kavramları ve olguları bilmesini zorunlu görüyorum. Bunlardan bazılarını aşağıda açıklıyorum. Özbilinç: özbilinç en genel anlamıyla kişinin kendi duygu düşünce ve davranışlarından haberdar olma halidir.
Reklam
Olağan şeyler bunlar :D
Seçim günlerinde bütün bu yoz­laşmış suçlular tek bir güç haline geliyordu; bölgedeki oy oranı­nı yüzde birlik yanılma payıyla söyleyebiliyor ve bir saat içinde değiştirebiliyorlardı.
“25 Temmuzda kızıma öfkelendim ve masadaki şu aletle (gösteriyor) kızımı dövdüm, şiddetle vuruyordum; bu kez biraz uzun sürdü, kendimde değildim, bilincimi yitirmiştim, gelişigüzel vuruyordum. ” Bu sonuncu dayak sırasında sopaların kırılıp kırılmadığını bilmiyor, tek hatırladığı, bu kez kızını uzun süreli dövdüğüydü. Aslında, bu ifadesine rağmen,
_Kendine gülmeyen ustaya şaşarım. Güler geçerim ona işte. Öz evimde yaşarım. Benzemem hiç kimseye. _İnsanın kendine gülebilmesi; şimdiye değin, en iyiler gerçek anlamından yoksun kaldı bunun; en yetenekliler ise bu konuda bir deha göstermediler. Belki de kahkaha, bilgelikle birleşecek, geriye yalnızca "şen bilim" kalacaktır. Şu anda
Testosteron düzeyi saldırganlığı etkiliyorsa bu durum erkeklerin kadınlardan daha saldırgan olduğu anlamına mı gelir? Öyle görülüyor ki evet. Çocuklar üzerinde yürütülen klasik bir tarama araştırmasında Eleanor Maccoby ve Carol Jacklin (1974) erkek çocukların kızlardan daha saldırgan olduğunu ortaya koymuştur. Örneğin, bir çalışmada,
Sayfa 686Kitabı okudu
Reklam
Paranoya ve kaygı ayrımı
Bu belirtilerin başlıcaları; insanların sizi incitmek ve sizi yok etmek için planlar yapıp komplolar kurduğunu düşünmek, sıradan bir insanın anlamayacağı garip bir deneyim, dış güçlerin aklınızı ve vücudunuzu kontrol ettiği düşüncesi, başka insanların düşüncelerinizi duyduğu ya da zihninizi okuduğu hissi, dış sesler duymak, olmayan şeyler görmek, radyo ya da televizyon yayınlarından kişisel mesajlar almaktır. Bunlar ve benzeri belirtiler, depresif bir rahatsızlığın değil, ciddi bir ruhsal rahatsızlığın göstergesidir. Genelde, bu belirtileri gösteren kişiler kendilerinde bir sorun olduğuna inanmazlar ve psikiyatrik yardım alma önerilerine kuşku ve kızgınlıkla karşı koyarlar. Tersine, eğer delirmek üzere olduğunuzdan korkuyor, kontrolü kaybettiğinizi ve kötüleştiğinizi düşünerek panik yaşıyorsanız, kesin olarak bunların sizde olmadığını söyleyebiliriz. Bunlar, çok daha az ciddi bir rahatsızlık olan, olağan kaygı belirtileridir.
Sayfa 47 - Psikonet Yayınları
sana göre hiç; bir kadın duruyormuş, yok gidiyormuş, birisi baş dönmesine tutulmuş, öbürü cinnet geçirmiş; ölüler diriymiş, diriler görünüşte ölü. sana göre ne var? bütün bunlar, senin için olağan şeyler; bir koridordan geçer gibi bunların arasın­dan geçtin ve oyalanmadın. ama orada durdun, iki bük­lümdün: oluşumuzun kaynadığı, tortulandığı ve renk de­ğiştirdiği o yerde, içeride. henüz kimseciklerin girmemiş olduğu derinlerde. önünde bir kapı açılmıştı, alevlerin aydınlığında karnilerin başındaydın. yanına asla kimseyi almadığın orada, ey güvenmeyen, orada oturuyor, deği­ şimleri seyrediyordun. cisimlendirip söylemektense gös­termeye meyleden bir doğan olduğu için, orada, kendinin de ilkin ancak camlardan doğru ayırt edebildiğin o mini mini şeyi; binlerce kişinin önüne, koskocaman bir halde, herkesin önüne çıksın diye tek başına büyültmekten yana karar, çok büyük bir karar verdin. tiyatron doğdu.
Para için ağaçların kesilmesi karşısında üzüntü duymamız, kuş sesleriyle neşelenip aşk uğruna acı çekmemiz , bir tebessümle umutlanıp hayaller kurmamız, kurduğumuz hayallerin bir anda yıkılıvermesi gibi olağan ama okuru derinden etkilemeyi başaran hikayeler bunlar.
Her ne kadar 5. yüzyılın Yunanlıları değişik anayasalar altında yaşasalar ve dünyayı ilk uygarlıkların kadın ve erkeklerinden muazzam derecede farklı görseler de bazı şeyler karanlık çağların sonlarından beri fazla değişmemişti. Bugün bile dünyadaki insanların çoğunun köylü olduğunu unuturuz. Yunan dünyasında çoğu insan hayatlarını topraktan
Sayfa 124 - İnkılap KitabeviKitabı okudu
Reklam
“İsteyerek evlenmek, isteyerek çocuk sahibi olmak, isteyerek cinayet işlemek, bunlar olağan şeyler”
Fiziksel sağlığın bileti gibi duygusal sağlığın bileti de sebzeleri yemenize bağlıdır; yani hayatın sıradan, dünyevi gerçeklerini kabul edeceksiniz, şöyle gerçekler: “Büyük resimde sizin eylemlerinizin pek de bir önemi yoktur”; “Hayatınızın büyük bir kısmı sıkılarak geçecek ve kayda değer bir şey olmayacak, ama bunda bir sorun yoktur”. Başta bu sebze diyetinin tadı kötüdür, hatta çok kötüdür, ama kabul ettikçe düzelir. Bir kez hazmettikten sonra da, bedeniniz canlanır ve güçlenir. En azından şahane olma, bir sonraki muhteşem şey olma baskısı sırtınızdan kalkar. Sürekli kendinizi yetersiz hissetme, sürekli kendinizi kanıtlama kaygısı dağılır gider. Vasatvarlığınızı kabul ettiğiniz zaman, yargılamalar ve gerçek dışı beklentiler olmadan gerçekten yapmak istediğinizi yapacak özgürlüğe kavuşursunuz. Yaşamın temel deneyimlerinin tadını daha fazla çıkarmaya başlarsınız: Basit bir dostluğun hazları, bir şey yaratmak, ihtiyacı olan birine yardım etmek, güzel bir kitap okumak, sevdiğiniz biriyle birlikte gülmek. Kulağa sıkıcı geliyor, öyle değil mi? Çünkü bunlar olağan şeyler. Belki de olağan olmalarının bir nedeni vardır: Asıl önemli olan bunlardır.
-Ne güzel işte, kapatılmış. -Kapatılmadı efendim. -Ne demek? -Şu demek efendim; yeniden açıldılar. 93'te DEP'ti bunlar, 94'te HEP oldular. Sonra HADEP, daha sonra da DEHAF oldular. Duyduğuma göre şimdilerde DTP deniyormuş. -Niye? Bunlar bukalemun mu ki, habire kılık değiştirir gibi ad değiştiriyor? -Hayır efendim, bunlar bukalemun
Sayfa 121Kitabı okudu
"Senin yanında huzurlu bir sevinç duyuyorum" dedin bana, epey sonra -- bu durumu konuştuk senin ile:- İlk bakışta hiç de birbirlerine uyan şeyler değil : 'huzur', dinelme, yatışma, rahatlama içeriyor; 'sevinç' ise, devinme, hareketlenme, giderek, coşma... Öte yandan, sanki çelişik gibi şeyler : 'huzurluluk', duyguların çalkantılılığından kurtulmuş olmak; 'sevinçlilik' ise, tersine, bütün duygularıyla birlikte, hareketlenmiş olmak... Ayrıca, ikisinin birararda bulunması da pek olağan birşey değil : 'huzurlu' olunca, duygular dinelir; öyle, durursun, ya da durmak istersin -- oysa 'sevinçli' olduğunda, duyguların devinimlilik kazanır; bir şeyler yapmak gelir içinden -- dansedebilirsin, örneğin... Nasıl olabiliyor da bunlar birlikte olabiliyor, sende de, bende de? Şöyle düşün:- 'Huzurlu sevinç' ile 'sevinçli huzur' denebilecek iki konumun ('duygulanım'lar değil sözünü ettiğim) çakıştığı tek bir konum -- nasıl olabilir(di): benim kendi duygululuk bütünlüğümden yolaçıkarak sana ulaştığım; senin de kendi bütün duygululuğunla vardığın, bir yer : iki devinimin; evet : coşkuyla ve çalkantıyla, dinginliğe erdiği, bir yer-- senin ile benim b i z olduğumuz yer--
Sayfa 149
166 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.