Yaşamım boyunca, istisnasız hepsi de budalaca işler yapan dar omuzlu insanlar gördüm ve çoğu türdeşlerini şaşkına çevirip ruhları türlü şekilde baştan çıkarırlardı. Eylemlerine gerekçe olarak "ün"ü gösterirler. Onları görünce herkes gibi gülmek istedim ben de; ama böylesine tuhaf bir öykünme olanaksızdı benim için. Keskin ağızlı bir
NOT: Karakter namus bir adamken ölüm sınırına yaklaşmış kısımda olaylar gelişiyor. babası da kötü karakter özelliklerine sahip ve şehir dışında.
Sonunda matainelerin hayatı kurtulmuştu. Onu tek rahatsız eden, ruh haliydi. Vicdanı sızlamıyordu; neticede babasının serveti, tüm insani ve ilahi kanunlara göre onun olmalıydı. Üstelik, ihtiyaçtan dolayı bu işe sürüklenmişti. Hayır onu şaşırtan, babasının evine düzenlediği seferlerden aldığı olağanüstü hazdı. ... ... Ölçülü bir adamın, bir gece içkiyi kaçırdığında nezih bir şarapları takdir etmesi ve karşılaştırmayı öğrenmesi gibi, Mösyö Mitaine de ikiyüzlülüğün hırsızlığın tadına varıyordu.
“Dayanılacak gibi değildi bu özgürlük. Ayaklarıyla masayı itip aşağıya yuvarladı; bir boşluğa düşerken durdu. Gözleri ağzı açık, bacakları gerilerek, çırpınarak sallanırken kollarını kaldırıp başının üstünden ipi tutmaya uğraştı. (Ne oldu? Yapmayı unuttuğu bir şeyi mi anımsadı birden? Ya da yeryüzünde tek gerçek değerin kendisine verilmiş bu olağanüstü yaşam armağanını korumak, her şeye karşın sağ kalmak,direnmek olduğunu mu anladı giderayak? Yoksa bilinçsiz canlı etin ölüme kendiliğinden bir tepkisi miydi bu?)”