Geçiyor bir şekilde geçmesine zaman Her saniyesini iliklerine kadar hissetmek değil midir zamanın önemli olan? Geçmiyor gibi gelse de insana Geriye dönüp baktığında halbuki Sudan bile hızlı akıp geçmiş zaman denilen kavram Daha dün biz değil miydik ışıklı ayakkabımız olduğu için mutlu olan Küçükken küçük şeylerle mutlu olan bizler Büyüdükçe neden mutlu olamaz olduk bunlarla? Nedeni belki aç gözlülüktür belki de doğup büyüdüğümüz coğrafya Maddiyata önem verilen bir dönemde Maneviyatın unutulması doğal değil mi Hanzala? Birisi kalkıp mantıklı cevap verebilir mi bana? Cevabı olmayan çok soru var bu hayatta İnsanlar neden kötülük yapar, birbirine yalan söyler en basitinden mesela? Amaca ulaşmak için her yol mübahtır diye uydurmuşlar bir zırva Sözde herkesin derdi başka Herkesin derdi başka olsa da İnsanların ortak noktası olmuş para Sevgi konusuna hiç değinmiyorum bile Sevmeyi bile beceremiyoruz çünkü gerçek sevgiyi atmışız geri plana İş işten geçince anlayacağız yapmışız ne kadar büyük bir hata Hatalar konusunda toplum olarak çıkmadık mı nirvanaya? Diğer insanlar ne düşünür neye inanır bilmiyorum Ben hayat denilen varlığın, hayat denilen olgunun böyle bir şey olmadığına inanıyorum. M.L
.... Gelin Birazda Düşünelim: KÖLELİK Kölelik en genel tanımıyla, bir başka insanın “metası” olmaktır. Yani kişisel bir özgürlük ya da söz hakkı sadece sahibi tarafından belirlenmesi ve insandan ziyade “makine” olma durumudur. Dünyada uzun yıllar boyunca çeşitli şekillerde uygulanmıştır. İlk olarak yaklaşık 11.000 yıl önce ortaya çıkmıştır.
Reklam
Dimyata pirince giderken...
“Otuz beş senelik evlilikten sonra şeytan dürttü galiba. Bunca yıllık evlilikten bir çocuğumuz bile yoktu ama kusurlu olan karım değil bendim. Karım bunu bildiği halde bir gün bile yüzüme vurmamış, ‘Üzülme hayatım kısmetimizde yokmuş. Sanki çocuğu olmayan tek çift biz miyiz...’ deyip beni teselli etmişti. Dedim ya şeytan dürttü diye. Bir gün
Aliya İzzetbegoviç'in Türklere Yazdığı Mektup
"Merhaba efendim, ben Aliya. Aliya İzzetbegoviç. Bosna-Hersek'in cumhurbaşkanıyım. Sizi Devlet-i Aliyye'nin en güzel şehirlerinden birinden, Bosna Sarayı'ndan, sizin daha sık kullandığınız haliyle Saraybosna'dan selamlıyorum. Bu kısacık sohbetimizde, parçası olduğumuz Avrupa'dan, Avrupa'nın ve Batı'nın
Nasipsizlikten sana sığınırım Allah'ım.
İMAN لا İLE BAŞLAR TAĞUT NEDİR? ALLAH SEVGİSİ ile TAĞUT SEVGİSİ ASLA BİR ARADA BULUNMAZ. “(Ey Peygamber!) Sana indirilen ve senden önce indirilmiş olan Kitaplara inandıklarını iddia eden şu ikiyüzlülerin hâllerine bir baksana; (hem Müslüman olduklarını söylüyorlar, hem de Kur’an’ın hükmünü terk edip) tağut’un, (yani Allah’ın hükümlerini hiçe
ECEVİT E UYGULAN a.b.d ambargosu kıbrıstan değil afyon politikasındandı
Justin Journay, kenevirden elde edilen ürünler üreten 3Chi'nin kurucusu. Esrar İç Savaşı: Kenevir ve Esrar Esrar federal olarak yasa dışı olmaya devam ediyor, ancak esrar kuzeni kenevir, sizi yasal olarak kafayı bulabilecek ürünlerle 28 milyar dolarlık bir endüstriye dönüştü . 2018'de federal hükümet, kenevir ve tüm türevlerini,
Reklam
Evet Sherlock seyirciler tarafından en gözde ve hep seçilen sendin. Watson pek gorunmezdi belki. Ama biraz da Sherlock analizi yapalım. Şimdi bu Sherlock her karşılaştığı olayı yaşadığı olayı bir öncesiyle bagdastirarak ilerlemekte biraz sıkıntı yaşıyor. Karşısındaki kişiye hep ayni ve yanlış yöntemle yaklaşıyor. Sherlock bir tercih yaptı. Yolda
EVLİLİK ÜZERİNE 200.000 Yıldır Çözülemeyen Problem Evlilik, en genel tabiriyle, kanun karşısında dinen ve kültürel adetlere uygun biçimde yuva kurmak isteyen kişilerin birleşmesidir. Elimize ulaşan kanıtlara göre bilinen ilk evlilik milattan önce 2350’li yıllara kadar uzanır. Şahsi tahminim ise boşanmalarında aynı tarihte bulunduğu hatta belki
HK
Genelleme yapmak doğru değil Ve belki bizim yahudi ile siyonizmi ayırd eden bir bilincle değerlendirme yapmamız gerekiyor Vahiy sürecinde "islam"dan gayrı bir yaşam tarzı ön görülmedi irade bireyine Hicbir rasul/nebi s.a.v. eshabına islam dışında bir din getirmedi Ehli kitab ve nasara İle Benî israil ve yahûd Gibi kavramları da yine
Kürk Mantolu Madonna
Hafsa kabanının iplerini bağlayıp turuncu şapkasını kumral saçlarının üzerine geçirdi. Ders kitaplarını da eline alarak sınıfından çıktı. Yine onun açısından çok keyifli olan bir dersten çıkmıştı. Edebiyat okumaya bayılıyordu. Kampüsünün olduğu binadan çıkıp çıkışa doğru ilerlemeye başladı. Dışarıda en sevdiği hava olan sonbahar vardı.
Reklam
karanfil
(16 Haziran 2004) Ayça okulunun kapısından koşarak çıkarken etrafına göz gezdirdi. Tanıdık hiçbir yüz görmemenin verdiği üzüntüyle omuzları çökmüştü. Bugün annesi de babası da onu okuldan almaya gelmemişlerdi. Bu çok sık yaşanan bir durum değildi. Sadece annesinin ve babasının işi olduğu zamanlar olan bir durumdu. Babası muhtemelen daha işten
Deprem
Türkiye'de Deprem
Türkiye'de Deprem
çok güzel bir kitaptı okuduğum zaman inceleme yazmak istemiştim hatta bir deftere inceleme yazdım umarım bir ara onu da paylaşacağım. Deprem türkiyede yaşayan herkesin ister istemez (maalesef) aşina olduğu bir kavram. Hepimiz duyuyoruz, yaşıyoruz, kayıplar veriyoruz ama bilinçlenmiyoruz
Naci Görür
Naci Görür
kitabında tam olarak bundan bahsetmiş aslında. Bir kaç bilim insanı çıkıyorlar seslerini duyurabildikileri heryerden sürekli halkı uyarıyorlar. Ama çokta bilinçlenmeye niyetimiz yok gibi hala. Halk bilinçli olup depreme dirençli evler kentler isterse her siyasetçi de onu yapmak vaadiyle çıkacaktır meydanlara ama halk ne istiyor acaba? Unutmayalım ki siyaset halkta karşılıpı olan şeyler söyleyerek yönetime geçme ve yönetime geçince de bunları gerçekleştirerek yönetimde kalmaktan başka bir şey değildir. Yani halk istese ki depreme karşı önlem alınsın bunun farkına varan siyasiler ve yönetici konumunda bulunanlar bunlara cevap vermek zorunda yani gerçekleştirmek zorunda kalacaktır. Peki tekrar soralım halk ne istiyor ki depreme dirençli yapıları kimse yapmıyor? Halk artık torpil istiyor, işe sokulmasını istiyor, çıkar sağlamak istiyor, gecekondulara tapu imara barışı istiyor, ve maalesef siyasilerde isteklerini bol bol veriyor bilim istesek eğitim istesek depreme dirençli yapılar istesek liyakat istesek adelet istesek gelişmek istesek hepsi olacak ama halkın istemesi lazım tek sorun bu sanırım
Yıllar önceme sesleniyorum, yıllar sonrama da bir anı olarak kalsın. Azar azar değişiyorum ama bu azar azar değişim kartopu etkisi yaratıyor, şöyle dışarıdan bir göz olarak bakınca fark ediyor insan. Büyüyorum, gelişiyorum, hâlâ şeklim belli değil yamuk yumuk. Yol çok uzun, direncim kırılıyor sanki ama geri de dönemem hiç değilse yarısı bitmiş yolun , olduğum yerde saymak da bana göre değil. Biraz daha insanî tarafımı özledim bugün. Nefretten, kinden,bencillikten, çıkarlardan bir parça olsun uzaklaşmak istedim. Hayat bizim sivri yanlarımızı törpülüyordu hani? Beni çok acemi bir ele teslim etmişler sanki, bütün güzel yanlarım küçülmüş, un ufak olmuş. Kötü taraflarım bir buzdağı gibi duruyor olduğu yerde. Bugün çocukluğuma dönmek istedim. Okuldan gelip,önlüğü bir kenara atıp ,ödevlerimi yarım yamalak yapıp, oyun oymaya gitmek istedim. Yazın çamurdan tabak çanak yapmak, saman yığınlarının içine atlamak, su deposunun üzerinde saatlerce oynamak, perdelerden elbise yapmak, çimende yuvarlanmak... Şimdi hepsi hayal gibi. Zaman çabuk geçiyor önemli olan anı yaşamak bugün bunun farkındalığını yaşadım. Bunların yanı sıra belki bunu demek için erkendir ama yaptığım hiçbir şey için pişman değilim. Kocaman bir iyi ki demek istiyorum başarılarıma, hatalarıma, doğrularıma, yanlışlarıma, tüm yaşanmışlığıma.
Artık hiç bir şeyden keyif alamıyorum herşey boğucu geliyor boğucu ve bomboş hissediyorum. günler, saatler hepsi çok uzun ve benim yaptığım tek şey sürüklenmek. Ayak uyduramıyorum aniden durup hah, ne ara buraya geldik diyorum. Bilincimi açık tutmakta zorlanıyorum hiçbir şey yokmuş gibi gülebiliyorum ama gülüşüm dudaklarımdayken bile donuyor.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.