Kim derdiki bir yangından bu kadar har olur.! İnsanoğlu doğduğu zaman hayat ona sunulan kapalı bir zarftır içinde nelerin yaşanacağını bilmediği yaşadıkca öğrendiği kapalı bir zarf ... Hic aklıma gelmezdi bir gün sevdiklerimi kaybebedeceğim o acıyı iliklerime kadar hissedeceğim sevdiklerimiz hep bizimle olacak sanıyoruz bunu herkes öyle biliyor
Hayat neydi ?
Hayat neydi?  Yaşamak neydi?  Özlemek miydi yaşamak. Bir yüreğin, sevdalısına çektiği özlem. Yoksa, hücredeki birinin, gökyüzüne çektiği özlem miydi?  Paslı demir ve yosun tutmuş taşların kokusu içinde;  Denizin, ormanın, fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusunu duyulan, özlem miydi yaşamak? !  Yoksa kapanmak mıydı; Hani içine, sonsuza?  Kafasındaki
Reklam
Bir gün içerdeyken avluda bir çocuk gördüm. Çocuk perperişan dünya başına yıkılmış gibi üzgün. Yanına gittim, niye böyle üzgünsün çocuk dedim. Baktı; dayı dedi, dayı beni öldürdüler. güldüm, teselli edeyim dedim. Çocuk dedim, burada herkes ya ölmüştür ya öldürmüştür zaten. Kaldırdı kafasını bana baktı, mesele o değil mesele ölmek değil dayı dedi. Mesele neymiş biliyor musun? Ali: neymiş? -mesele en mutlu olduğun o gün, en güzel hayaller kurduğun o gün ölmekmiş mesele. neymiş mesele? -neymiş dayı? -mesele ölmek değil. Mesele dost bildiğin en güvendiğin adamın eliyle ölmekmiş mesele. İşte böyle dedi o çocuk bana. şimdi anladın mı kimmiş o avludaki çocuk kardeş?
"Mesele o değil, mesele ölmek değil dayı" dedi. Neymiş mesele biliyor musun kardeş? -Neymiş? Mesele, en mutlu oldugun gün, en güzel hayaller kurdugun gün ölmekmiş mesele. Neymiş mesele? -Neymiş dayı? "Mesele ölmek değil, mesele dost bildiğin, en güvendiğin adamın eliyle ölmekmiş mesele. İşte böyle dedi o çocuk bana.." Ramiz karaeski
Okumadığın gün karanlıktasın İnsanın damarlarında meydan okuyacak cümleler dolaşmalı Ve belkide muhtaç olduğun soylu bir öfke …”
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!  
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.