Semavi kitapların emri: “Öldürmeyeceksin”. Hıristiyan Avrupa, en sefil çıkarları için dünyanın bütün Mandarenlerini öldürdü ve öldürmeye hazır. Goethe: “Ya örs olacaksın, ya çekiç” diyor. Şark, Sadi’den Gandi’ye kadar aksi kanaatte: “Yemin ederim ki, dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez.” Kim haklı?
Bireysel psikoloji sağlam bir oluş zemini üzerinde kalıyor ve bu oluş ışığında bütün insan çabasında bir tamlık eğilimi buluyor. Hayat hamlesi vücut ve ruh bakımından çözülmüş bir şekilde bu eğilime bağlıdır. Her ruh belirtisi aşağı bir durumdan üstün duruma götüren bir hareket manasını taşımaktadır. Her bireyin hürriyet içinde ve yaradılış
Reklam
"Öldürmeyeceksin!" buyruğuna verilen önem, belki bugün bizim yüreklerimizde bulunduğu gibi, yüreklerinde adam öldürme tutkusu taşıyan sayısız katil kuşaklarından geldiğimizi göstermektedir.
Sayfa 190Kitabı okudu
Savaşları karıncalar da yapar, devletleri arılar da kurar, servet ve zenginliğe hamsterlerde de rastlanır. Ama senin ruhunun izleyeceği yol başkadır, ruhunun hakkı yendi de onun zarar görmesi pahasına başarılara kavuşacak oldun mu, mutluluk çiçeklerini asla koklayamazsın. Çünkü "mutluluk" denen şeyi ancak ruh duyumsayabilir. Ne akıl, ne karın, ne kafa, ne de para cüzdanı.
Parmaklığın önünde durdu, ayakta, ateş etmeye koyuldu. Bu, dev bir öç almaydı artık; her patlama bir eski, uzak utancın intikamıydı. Parasına el süremediğim Lola’ya ateş! Yüzüstü bıraktığım Marcelle’e ateş! Bir el ateş, öpmek istemediğim, öpemediğim Odette’e! Bu yazamadığım, yazmaya cesaret edemediğim bütün kitaplar için; bu, kendime yasak ettiğim, gidemediğim tüm yolculuklar için, bu nefret etmek arzusuyla kıvrandığım, ama anlamaya çabaladığım bütün insanlar için, hepsi, herkes için! Ateş ediyordu ve yasalar havada uçuyordu, insanları sevdiğin gibi seveceksin, geber orospu çocuğu! Asla öldürmeyeceksin, geber bok soyu bok! İnsanoğluna, Erdeme, Dünyaya ateş: Özgürlük korkutmaktır; belediye alev alev yanıyordu, beyni alev alev yanıyordu: Kurşunlar vızıldıyordu, hava kadar özgür, dünya havaya uçacak, benimle birlikte. Ateş etti, saate baktı: On dört dakika otuz saniye, dünyadan, otuz saniyelik bir kısacık süreden öte bir isteği yoktu artık, otuz saniye, şu kiliseye doğru koşan güzel, mağrur subaya ateş etmesine yetecek otuz saniye; güzel, mağrur subaya ateş etti, yeryüzündeki bütün güzelliklere, sokağa, çiçeklere, bahçelere, sevdiği, sevmiş olduğu her şeye. Güzellik, hayasız bir sıçramayla uçtu. Ateş etti: Tertemizdi şimdi, tertemizdi, Tanrı kadar güçlüydü, özgürdü. On beş dakika.
Adamın biri İsaya gelip, «Öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım?» diye sordu. İsa, «Bana neden iyilik hakkında soru soruyorsun?» dedi. «İyi olan yalnız biri var. Yaşama kavuşmak istiyorsan, Onun buyruklarını yerine getir.» «Hangi buyrukları?» diye sordu adam. İsa şu karşılığı verdi: «Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin› ve ‹Komşunu kendin gibi seveceksin.» Genç adam, «Bunların hepsini yerine getirdim» dedi, «Daha ne eksiğim var?» İsa ona, «Eğer eksiksiz olmak istiyorsan, git, varını yoğunu sat, parasını yoksullara ver; böylece göklerde hazinen olur. Sonra gel, beni izle» dedi. Genç adam bu sözleri işitince üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı. İsa öğrencilerine, «Size doğrusunu söyleyeyim» dedi, «Zengin kişi Göklerin Egemenliğine zor girecek. Yine şunu söyleyeyim ki, devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin Tanrı Egemenliğine girmesinden daha kolaydır.»
Reklam
Ve dönüp dolaşıp geleceğe inanan bizler o eski çağrıyı yineleyeceğiz: ‘Öldürmeyeceksin!’ Yeryüzündeki bütün yasa kitapları gün gelip cana kıymayı yasaklasa, hatta savaşta öldürmeler ve cellat eliyle can almalar da bu yasak kapsamına girse, yine de söz konusu çağrı susmayacak. Çünkü tüm ilerlemelerin, insan olmaya yönelik tüm çabaların temelinde saklı yatan çağrıdır bu. Canına kıydığımız o kadar çok şey var ki..
--Büyük günler geliyor!... Dokuz yıla kalmaz; olan olur. Dokuz yıl daha geçer.;katı kılıç kullanmak günü gelir... Kıtlık olunca ay parçalanacak!... Kara Kağanı öldürmeyeceksin... Onu tasa öldürecek... Bir ulu şehirde toplanmiş kırk er görüyorum... Aralarında sende varsın... Yağmur yağıyor. Irmağın kıyısında dövüşüyorsunuz. Budun kurtuluyor... Adınız unutulmuyacak... Bin üç yüz yıllık ölümden sonra dirileceksiniz... Acunun batımına dek adınız gönüllerde kalacak.
Köle, sahip, menfaat, kurban insan ırkına özgü mü? Bu gaddarlıkların yegane kurbanları zenciler, Yahudiler, çocuklar, kadınlar mı? Peki inekler köleleştirilmedi mi? Sizi dininizden koparmaya da çalışmıyorum. Hiçbir din et yemeyi emretmez. Dinlerdeki altın kural: “Size nasıl davranılmasını istiyorsanız başkalarına da öyle davranın.” Ve başkaları kategorisine hayvanlar da giriyor... Tüm dinlerde en çok gözardı edilen söz ise: “Öldürmeyeceksin”.
Caminin önündeki çeşmede üniformalı iki polis aptes alıyordu. Bellerinden sarkan kocaman tabancalar dikkatimi çekti. Adamların yüzlerini iyi seçemiyordum, ama az sonra Tanrı'dan bağışlanma dileyeceklerini biliyordum. İşte o günah çıkarma anı ile kemerlerindeki silahlar birbirlerine tam bir karşıtlık oluşturacaktı. Yok etmenin aracı olan tabancalarla Yaradan'ın huzuruna varmak. "Öldürmeyeceksin!" diyen Tanrı'nın huzuruna ölüm getiren araçla çıkmak.
Reklam
Semavî kitapların emri: "Öldürmeyeceksin". Hıristiyan Avrupa, en sefil çıkarları için bütün Mandarinlerini öldürdü ve öldürmeye hazır.Goethe, "Ya örs olacaksın, ya çekiç," diyor.Şark, Sâdi'den Gandi'ye kadar aksi kanaatte: "Yemin ederim ki; dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez." Kim haklı?
Sayfa 208 - iletişim
Dostoyevski'nin idamdan kurtuluşunun yansımaları... Ümit Yıldırım "Nerede okumuştum, hani bir idam mahkûmu ölümünden biraz önce şöyle söylemiş ya da düşünmüştü: 'Yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek bir
öldürmeyeceksin [ tevrat / bap 20 ]
Kutsal
'Çalmayacaksın! Öldürmeyeceksin!' Kutsal denirdi bir zamanlar böylesi sözlere;önlerinde diz çökülür,baş eğilir,ayakkkabı çıkarılırdı. Fakat sorarım size ;bu kutsal sözlerden daha hırsız ve katil,neresinde görülmüştür yeryüzünün? Bütün hayatın kendisinde bile, çalma ve öldürme yok mudur? Böylesi sözlere kutsal demekle; öldürülmüş olmuyor mu ,gerçeğin ta kendisi?
"Özelliği sürekli yalan, sürekli öldürme olan bir yaşamda, bozulmaz bir kutsala, yasaya, yalan söylemeyeceksin'e, öldürmeyeceksin'e inanılması gülünç değil mi?"
Resim