Deprem
Her depremden sonra: “ Allah sonumuzu hayır etsin, rabbim bizi felaketlerden korusun, Allahım yere sakinlik ver, Allahım bizleri koru” vs Orta Çağ Avrupa’sına has olan bu tür söylemleri gördükçe deliriyorum. Sizler dinin ve Allahın en büyük düşmanlarısınız. 4 yıl kadar Malatya Afad’a görev almış biriyim. 1999 depremini, Malatya’nın kendi
Romanlara, şiirlere, çoğu klasiklere bakıyorum da bu mutluluğumu tamamıyla tarif etmeye bunların hiçbirini yeterli bulamıyorum. Aşkı bir kadeh içine sığdırmaya kalkışmak gibi "aşk kadehi" tabiri ve "bir içim şerbet" gibi nitelemelerle ne kadar küçültmeye kal­kışıyorlar. Oh, ben bunu böyle görmüyorum! Bizim aşkımız böyle değildir. Pek büyüktür, pek geniştir. Öyle kadehler içine sığacak, bir yudumla bitecek şey değildir. Nasıl anlatayım! Bu bir derya gibidir. İşte sanki ben de onun içine düşmüşüm de boğuluyormuşum gibi bir halde bulunduğumdan bu halimi de anlamaya gücüm yokmuş. Ancak boğulduğum halde ben ölmüyorum, bu beni öldürmüyor. Bilakis yudum yudum ha­yat veriyor. Demek ki ben abıhayatta boğulmuşum.
Reklam
Bazı canlıları yara öldürmüyor, muhatapsız kalmak öldürüyor..
Sayfa 167 - Everest Yayınları
Zübeyir; bazı canlıları yara öldürmüyor, muhattapsız kalmak öldürüyor.
Tanrım,Nina, merak seni öldürmüyor mu? "Tabii ki merak ediyorum,Maura,” diye kabul etti Nina."Ancak bir şeyi merak ediyor olmamız ona körü körüne koşmamız gerektiği anlamına gelmez. Ya gerçek değildir ve kendimizi boş yere korkutmaya değmez ya da gerçektir ve ne yapmak istediğimizden kesinlikle emin olmamız gerekir. O kutunun içinde de bizi bekleyen bir sürü acı olabilir.”
bazı canlıları yara öldürmüyor, muhatapsız kalmak öldürüyor.
Sayfa 167
Reklam
Hayal kırıklığı insanı öldürmüyor, yengecim! Yalnızca, yaşama azmimiz bir parça eksiliyor; başka bir şey olmuyor...
Bazı canlıları yara öldürmüyor, muhatapsız kalmak öldürüyor
Sayfa 167Kitabı okudu
Romanlara, şiirlere, çoğu klasiklere bakıyorum da bu mutluluğumu tamamıyla tarif etmeye bunların hiçbirini yeterli bulamıyorum. Aşkı bir kadeh içine sığdırmaya kalkışmak gibi "aşk kadehi" tabiri ve "bir içim şerbet" gibi bir nitelemelerle ne kadar küçültmeye kalkışıyorlar. Oh! Ben bunu öyle görmüyorum! Bizim aşkımız böyle değildir. Pek büyüktür, pek geniştir. Öyle kadehler içine sığacak, bir yudumda bitecek şey değildir. Nasıl anlatayım! Bu bir derya gibidir. İşte sanki ben de onun içine düşmüşüm de boğuluyormuşsun gibi bir hâlde bulunduğundan bu hâlimi de anlatmaya gücüm yokmuş. Ancak boğulduğum hâlde ben ölmüyorum, o beni öldürmüyor. Bilakis yudum yudum hayat veriyor. Demek ki ben abıhayatta boğulmuşum.
Reklam
“… Hayal kırıklığı insanı öldürmüyor, yengecim! Yalnızca, yaşama azmimiz bir parça eksiliyor; başka bir şey olmuyor… Bir defa daha ayağa kalkana kadar, eskisi gibi gülmeye başlayana kadar, günlük işlerin hengâmesine tekrar dönene kadar, bir vakit bocalıyoruz. Sonra yara izi gibi bir şey kalıyor… Zamanla kabuk bağlıyor. Elin hep oraya gidiyor; kaşıyorsun… İnsanın, diliyle eksik dişini yoklamasına benziyor. Sonra kaşımamayı, yoklamamayı öğreniyorsun.”
Sayfa 58
''... Hayal kırıklığı insanı öldürmüyor, yengecim! Yalnızca yaşama azmimiz bir parça eksiliyor ; başka bir şey olmuyor... Bir defa ayağa kalkana kadar, günlük işlerin hengâmesine tekrar dönene kadar, bir vakit bocalıyoruz. Sonra yara izi gibi bir şey kalıyor... Zamanla kabuk bağlıyor. Elin hep oraya gidiyor; kaşıyorsun... İnsanın, diliyle eksik dişini yoklamasına benziyor. Sonra kaşımamayı, yoklamamayı öğreniyorsun. ''
Hayal kırıklığı insanı öldürmüyor.Yalnızca yaşama azminiz bir parça eksiliyor;başka bir şey olmuyor...Bir defa ayağa kalkana kadar,eskisi gibi gülmeye başlayana kadar,günlük işlerin hengamesine tekrar dönene kadar,bir vakit bocalıyoruz.Sonra yara izi gibi bir şey kalıyor...Zamanla kabuk bağlıyor.Elin hep oraya gidiyor;kaşıyorsun...İnsanın diliyle eksik dişini yoklamasına benziyor.Sonra kaşımamayı,yoklamamayı öğreniyorsun.
Resim