Ötede kalıpsız bir gülüş gördü. Gülüşü aldı. Kitap okuyan bir kadın gördü. Kadını aldı. Akşam rüzgârını, sarımsaklı ekmek kokusunu, uzun zamandır ilk kez görüşen arkadaşların sırt patpatlamasını aldı. Aldı da aldı. Sokağı bakmakla, duymakla, duyumsamakla bitiremedi.
Bir öykünün giriş cümlesi olabilmeyi istedi. Öykü bittiğinde okuyucunun dönüp tekrar okuduğu, belki çantasından çıkardığı defterine not ettiği o cümle...
Reklam
Yaşadığım tüm anları tırnak içlerime doldurmuşum. Ellerimi kirli sanıyordum.
Sayfa 74 - Alakarga, 2.Baskı
122 syf.
7/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Daha önce Olivya Çıkmazı'nın karanlık güzelliğinden etkilendiğim Nazlı Karabıyıkoğlu'nun ilk öykü kitabı "İskele". Kitap, yazarın babasına ithafıyla başlıyor. Ve o ithaf sadece sözde değil. Öykülerde hep bi' baba teması var; güçlü, güven veren, sevgili bi' adam vardı. Hikâye benim çok özendiğim, sevdiğim ama zor bulduğum bi' türdür. Samimiyeti, olaylar halinde akıtabilmek, okura temas edebilmek güzel, harika bi' şey. Bazı öyküler elimden tutarken, bazıları beni sıkıca sardı bu kitapta da. Özellikle ikisinden bahsetmek istiyorum: Dönme Dolapta Yedi Dakika ve Geceötüşlükuşlar. Dönme Dolapta Yedi Dakika bi' insanın tv kumandasıyla olan bağını anlatıyor. Televizyonun açılışı, "yalnız"lığa ortak oluşu, kişinin bilmediği, alakasız olduğu siyasetçi, oyuncu, şarkıcı, sunucu nice insanla kurduğu çöpten ilişkiyi anlatan komik, hüzünlü bi' hikayeydi. Geceötüşlükuşlar ise çok "daha"ydı. Tesadüfen hikayeyi sesli okuyordum ve okurken içime yayılan his, direkt ben nerde rastladım buna oldu. Hikâye tam anlamıyla Zeki Demirkubuz'un Masumiyet'inden bi' parça gibi. Hikayedeki başkarakterin adının Bekir olması, filmle hikaye arasındaki bağ fikrini güçlendirir nitelikte. Yazar bunu bilerek mi, bilmeden mi kurgulamış bilmiyorum ama aktarılmak istenen bi' his varsa eğer, o kesinlikle geçiyor karşı tarafa. Derbeder, anıştırmalı, kader mahkumu olan hikayedeki Bekir'in hayatındaki/hayallerindeki baba ise "Orhan Baba"ydı. Samimi ele alışları, ilginç cümleleriyle yeni parıldayan yazarlardan Nazlı Karabıyıkoğlu. İskele'sini okuyup tanışmanızı tavsiye ederim.
İskele
İskeleNazlı Karabıyıkoğlu · Alakarga · 20156 okunma
Bir öykünün giriş cümlesi olabilmeyi istedi. Öykü bittiğinde okuyucunun dönüp tekrar okuduğu, belki çantasından çıkardığı deftere not ettiği o cümle...
Sayfa 27 - Alakarga, 2.Baskı
Farklı bir bakış açısı: /
Yazdığımız her sözcükle başkasının malı haline gelen ruhumuzu ayakta tutabilmek için nasıl çabaladık bunca yıl, şaşıyorum. Çok açken ve biri bakarken yemek ne kadar sıkıntılıysa, yazmak, üretmek de öyleydi.
Reklam
"Yapamazdım artık yapamazdım Yolun inkârından geliyordu ayak seslerim Ve umutsuzluğum daha büyüktü ruhumun direncinden Ve o bahar ve o yeşil evham Pencerenin önünden geçen Gönlüme "Bak" diyordu "Yol almamışsın hiç sen, batmışsın..."
Füruğ Ferruhzad, Yeşil Evham şiirinden.Kitabı okudu
Hayatın akışını en çok, kalpsiz zaman kesitlerinin vuruşları değiştiriyor. Bu yüzden boşluğun sesini dinlemek, insana vuruşlardan saklanmanın çaresiymiş gibi geliyor.
Sayfa 44 - Alakarga, 2.Baskı
Herkes fıtık olmuş bu şehirde. Otobüslerin bile kamburu var. Asfalt hepimizden bıkmış. Yorgunlar, yokuşlardan çıkarken iyice dertop oluyor. Renkler sulanmış. Su karışmayan tek şey kan son günlerde.
Sayfa 53 - Alakarga, 2.Baskı
Aynı şehrin içinde göç edip geniş bir pencere bulmak, öylece pencerenin önüne oturmak, şehre sadece bakmak istemiştim. Çocuk oyunlarını sırtıma vurmuş, kesişen caddelerin sesini kısmıştım. Bu geniş camın önünde durup şehirle konuşacaktım.
Reklam
Kara Benek
" Herkes fıtık olmuş bu şehirde. Otobüslerin bile kamburu var. Asfalt hepimizden bıkmış. Yorgunlar yokuşlardan çıkarken iyice dertop oluyor. Renkler sulanmış. Su karışmayan tek şey kan son günlerde. "
Sayfa 53 - Alakarga Sanat YayınlarıKitabı okudu
Kartal Tibet
" Belki bir kuruntudur yaralayan kalbimi Her insan bir uyumsuzluktur ölü olmadıkça " Turgut Uyar
Sayfa 71 - Alakarga YayıncılıkKitabı okudu
Çocuklar tombul olmaz mı? Suluboya resmin ardındaki ulaşılmaz dağların ortasından doğan, tam önünden kuşlar geçen güneş değil midir onlar?
Ağzımı açıp kendime bağırabilseydim yeterdi. Uyandırıp bacaklarımı, koşmaya başlayabilseydim. Uzaktan yerde dertop olmuş çocuğu izleyen abilerin suratlarına tokatlar yapıştırıp yüreksizleri kendine getirseydim.
110 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Nazlı Karabıyıkoğlu'ndan daha önce Olivya Çıkmazı'nı okumuştum.Dilini sevmiştim.Hayvanların Tarafında ise müthiş bir heyecan duydum.Nazlı Karabıyıkoğlu giderek ustalaşıyor, Türk öykücülüğünde özgün bir ses olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.Hayvanların Tarafı, Derebeyi ve Ben,Yılkı olmak üzere iki bölümden oluşuyor.Özellikle ilk bölümde bir roman havası hissediliyor.Karakterlerin ve olayların aynı mekân etrafında gelişmesi nedeniyle.Taraf olmak üzerine, sınırlar üzerine düşünmemizi sağlıyor tüm öykülerinde.Ve doğanın sesini içinizde duyuyorsunuz. "Hayvanların tarafına geçtiğimden beri yaşamak zorlaştı. Sineklerle dahi konuşabilmek sürekli atlarla konuşup geceleri dağdaki kurtlarla ulumak çiftliğin Bey’ine ters düştü. Hâkim olan oydu, her şeyin ve herkesin dilinden anlardı. Şimdi bir kadın çıkmış onun atlarını zapt ediyor, doğasına söz geçiriyordu. Çiftliğinde tutmak için binbir dil döküp bütün güzelliklerini, kendi evindeki terk edilmiş piyano dâhil, sunan Derebeyi, toprağına sımsıkı tutunarak filizlenen bu asi otu, ayağının altında ezivermemek için dayanılmaz bir istek duyuyordu. İki kolumun arasında at başı.Yarışırım kendimle." syf 52
Hayvanların Tarafı
Hayvanların TarafıNazlı Karabıyıkoğlu · Everest Yayınları · 20162 okunma
34 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.