" Bugün bitirdiğim bu kitap, bir dönemin Türkiye'sinde halk sefalet içinde yaşarken küçük bir azınlığın, "azgınlığını" anlatması bakımından çok da ilginç geldi.
Birinci dünya savaşı döneminde halkın geneli sersefil haldeyken, o dönemin zenginleri, saray etrafı, üst düzey bürokratlarının her türlü haltı yemesinin romanı bu eser.
"Bu toplumda hayat, en iyi halinde bile can sıkıntısından ibaret olduğundan ve toplumun hiçbir tarafı kadınlara uygun olmadığından; uygar kafalı, sorumlu, heyecan arayan dişilere, hükümeti yıkmak, para sistemini bertaraf etmek, her alanda otomasyonu kurumlaştırmak ve eril cinsi yoketmekten başka çare kalmıyor."
Kitaba bu paragrafla
Bir KADIN'ın,
Hayatından kırk yılını çal. Her canın sıkıldığında ölmüş babasının üzerine ona küfret, bir kere olsun manevi olarak yanında olma, yol arkadaşlığı yapma, elini tutma, sarılma, sohbet etme, birlikte alışverişe gitme, senden aldığı tüm parayı evine çocuklarına harcayan "ev hanımı" eşinin istediği 50 TL için ona küfret, gözünün yaşını akıt, onu sürekli psikolojik şiddetle ve olmayan mesleğiyle tehtid et. "Para benim ev benim! " cümleleriyle çaresiz hissettir ama o tüm yalnızlığına çaresizliğine rağmen elindekilerle mutlu olmaya çalışsın. Evini temizlesin bununla mutlu olsun, yemek pişirsin bununla mutlu olsun ve sadece ağlasın. Temiz çarşaflarda uyu, güzel ev yemekleri ye, evde de dışarıda da konforundan vazgeçme. "Ev hanımı" eşinin biriktirdiği kötü gün parasından haberdar olunca, mali durumun yerinde olmasına rağmen "Biriktirdiğin paradan ver! " demekten çekinme, sırf onun hassas noktası olduğunu bildiğin için. Bir gün toprak olduğunda arkasından Yasin süresi okuyup dövmedim, karıya kıza gitmedim, ufak tefek şeyler herkeste olur diyip kendini akla!!!
Erkeğimizin daha kötüsünü örnek göstererek kendini aklama şeklini bir kez daha ayakta alkışlıyorum!
Yaşar Kemal bu eserini yazarken karakterleri eserin yazıldığı dönemin iyi ve kötü insan profillerinden seçerek oluşturmuş gibi geldi bana. Bu profiller, zannediyorum ki dönemin Türkiye’sini, günümüzden anlayabilmek adına okur nezdinde büyük bir öneme sahip olsa gerek.
Usta kalemimizden söz bahsi açalım isterim; Yaşar Kemal okuyan okurun genel
KANINI SATAN ADAM
YU HUA tarafından yazılan eser 1960 yıllarında Çin Kültür Devrimini size kemikleriniz acıyana kadar hissettiriyor.
XU SANGUAN küçük yaşta babasını kaybetmiş ,annesi başka biri ile evlenip gitmesi ile dedesinin ve amcasının yanında büyüyen ve şehirde bir ipek böceği fabrikasında çalışarak yaşamını sürdüren bir işçidir.
Roman size
1.Dil, üslup ve içerik:
“Öyleyse kim kurtaracak beni var olmaktan?” diye başlayan, var olma sancılarıyla yeterince keder vermiyormuş gibi bir de “Istırap Molası” bölümleriyle gönlünüzde güller açtıran! bohem bir kitap.
Bu kitap Pessoa'nın ölümünden sonra açılan sandığından çıkan dağınık metinlerin birleştirilmesiyle oluşturulmuş.
"En
Hayatında ilk defa başka bir insan olma özlemini duydu. Hiç bilmediği bir içkinin susuzluğu gibi bir duygu. Değişebilmek. Kendinin bile tanıyamıyacağı yeni bir varlık olmak. Bütün canlıların olanca güçleriyle karşı koydukları bir değişim, bir başkalaşım. Korkutucu ve aynı zamanda çekici bir eğilim. Hücreler bütün güçleriyle, dış etkenlere karşı koyar ve vücuda girmek isteyen yabancı unsurları dışarı atmaya çalışırken değişebileceğini, onların bu kör inadını yenebileceğini düşünmek, insan için ne kadar zordu. Değişmek, kendine yabancılaşmak demekti.