Sende olanla yetindin mi işin yolundadır, Sende olmayanı özlemeye başladın mı için için, İşte o felaket: İyi düşün bunun üstüne!
Çoktan unutuldum o eski çapalar gibi. Rıhtımlar nasıl gamlı bir yanaştı mı akşam. Boşuna açlığından yaşamtı n öyle yorgun. Benim olmayanı seviyorum. Çok uzaksın sen
İyi de affa değer olanı zaten herkes affeder. Asıl af, affa layık olmayanı da affetmek değil mi? Tıpkı vicdan gibi. Onu kaybetmeye en fazla hakkımız olduğu anda koruyabildiğimiz şey değil miydi vicdan?
Sayfa 325 - Timaş Yayınları, MücellâKitabı okudu
"... iyi de affa değer olanı zaten herkes affeder. Asıl af, affa layık olmayanı da affetmek değil mi? Tıpkı vicdan gibi. Onu kaybetmeye en fazla hakkımız olduğu anda koruyabildiğimiz şey değil miydi vicdan?" Nazan Bekiroğlu, Mücella.
Sayfa 513Kitabı okudu
Gerçek'le doğru'yu ayırt edememekten, onları yerli yerinde kullanamamaktan dolayı yanılsama içine düştüğümüz olur. Bazı gerçekler, sırf gerçek olduğu için, sırf var olduğu için bize aynı zamanda doğru imiş gibi görünebilir. Fakat var olan gerçek acaba birtakım belli doğruların sadık bir yansıması mıdır, yoksa gerçek dediğimiz olgular "doğru olmayanı da yansıtabilir mi?
evet evet bunu konuşalım,
Su kendisi dökülmez yavrucuğum, hep bir döken vardır. Nehirler kendisi mi akar, ona bir ak diyen vardır. İnsan ne yaşasa oldum der, nereden dönse geldim der, oysa her şeyi ol diyerek olduran, olanı ve olmayanı kendine döndüren vardır.
Sayfa 121Kitabı okudu
İyi de affa değer olanı zaten herkes affeder. Asıl af, affa layık olmayanı da affetmek değil mi? Tıpkı vicdan gibi. Onu kaybetmeye en fazla hakkımız olduğu anda koruyabildiğimiz şey değil miydi vicdan?
Asıl af, affa layık olmayanı da affetmek değil mi? Tıpkı vicdan gibi. Onu kaybetmeye en fazla hakkımız olduğu anda koruyabildiğimiz şey değil miydi vicdan?
...iyi de affa değer olanı zaten herkes affeder. Asıl af , affa layık olmayanı da affetmek değil mi ?
Yoksa dünya da olmayanı mı arıyordu.
Yalnız yirmi beş günün üşümüşlüğü, yorgunluğu değildi. Askerden döneli, üç yıldır sürüyordu. Yoksa dünyada olmayanı mı arıyordu?
Nasıl olur da bizler bir kul iradesiyle, koca bir kudretin bizim için layık gördüğü yolu ve sonu bilebiliriz ki? Sen önünde durduğun kapının süsüne aldanıp, “Burası huzurun ve mutluluğun adresi olmalı,” di- yerek yanlış kararlar hiç almadın mı? Ya da, gerçekleşmeyen dualarının çok sonrasında, “İyi ki olmamış,” şükrünü hiç yaşamadın mı? Hep mi kötü davrandı sana hayat? Hiç du- alarının karşılığını almadın mı? Unutma ki sırlarla doludur hayat. Ve mucizeler sen onlara inandığın kadar sana yakın, inanmadığın kadar uzaktır. İnanmanın özü ise aceleci olma- maktır. İstemektir, beklemektir ve o kapının önünde sabret- mektir. Olmayanı sabırla, olanı şükürle karşılamaktır
Yoksa dünyada olmayanı mı arıyordu? İki ya­ nına bakındı.