Platon dini nedenlerle, yaşamın kutsallığına dayanarak intihara karşıdır. Fakat, diğer taraftan, Platon şu soruyu da sormaktadır: bir kişinin ölümü kendisi için daha iyi ise, o kişinin kendisine iyilik yapması niçin engellenmelidir?
_Leviathan, her şeye egemen olan Devlet, büyük bir Ejderha, ölümlü bir Tanrı’dır. Leviathan, tüm bireylerin bedenselleşmiş biçimidir ama yapay bir bedendir. Devlet’in var olma amacı Güvenlik ve Barış’tır. Savaş gelmeden büyük bir Canavar yaratılır ve kanatları altına sığınılır. Bu büyük Leviathan‘ın doğması demektir. Herkes hemfikir olduğunda
Reklam
Clemens’in mektubunu okuyan Karpokrates, şu satırlara dikkatimizi çeker: “Sunakta adak sunarken kendine karşı bir şikâyetin olduğunu anımsarsan, adağını orada, sunağın önünde bırak, git önce kendinle barış; sonra gelip adağını sun.” Ve Suçladığınız ya da can verdiğiniz kardeşinizin, kendiniz olduğunu söyler. Nietzche bu konuyu iyice irdeler. Ve
Eski şehir devletlerin yıkılınası ve Büyük İskender tarafından bir İmparatorluğun kurulması Eski Yunan'da iki önemli sorunu yaratmıştır. Birincisi, kökenlerin ve geleneklerin farklılıklarını tek bir belirleyicinin yönetimi altında birarada tutacak "bir dünya görüşü" oluşturma zorunluluğudur. Bu çatının referansları Stoacıların insan doğasını ön plana çıkaran ve örf ve adetlere karşı olan bakış açısında bulunmuştur. İkinci sorun ise, şehir devletin yarattığı güvenlik duygusunun yok olmasıyla, geniş ve yabancı bir dünya ile karşılaşmanın yarattığı yol göstericilik ve yardım ihtiyacı olmuştur. Bu geniş dünyada, yalnız bırakılmış insan, birey olma bilincini kazanmış ve bu bireysellik bilinci eski bir problem olan ölüme daha yoğun bir biçimde bakılmasını da sağlamıştır.
Aristoteles, üretkenlik üzerine dayalı devletçi yaklaşımına rağmen, hastalık ve sakatlık nedeniyle üretkenliğini yitirmiş yurttaşların dahi intihar etmelerini kabul etmemektedir. İnfantisidi savunarak, devletçi bakış açısını doğrulayan Aristoteles, hastalık ve sakatlık durumlarını ayrık tutarak bu temel felsefesinden sapmaktadır. Aristoteles, hastalık ve sakatlık nedeniyle intiharı, korkaklık olarak nitelendirmektedir. Ona göre acı veren herhangi bir şeyden kaçmak için ölümü seçmek, cesur bir insanın hedefi olamaz; bu korkakça hareket etmektir. Aristoteles'in tedavisi mümkün olmayan hastalıklar nedeniyle intiharı ahlaki bir değer olan cesarete dayanarak açıklaması ve ahlaki bir yasak getirmesi, onun, intihara bakış açısını belirleyen devletçi yaklaşımından uzaklaşıp, ahlakçı bir yaklaşımı benimsediği şeklinde yorumlanmıştır. Edelstein ise, Aristoteles'in iyileşmesi mümkün olmayan hastaların intiharını kabul etmemesinin, ahlaki bir yasak içermediğini belirtmektedir. İnsan kendi yaşamına son vermeye karar verdiğinde, kendisinin egemen efendisi olarak kendi hakları çerçevesinde hareket edecektir, işte bu nedenle Aristoteles intihara karşıdır demektedir. Diğer bir deyişle, Devlet bireylerin üzerindeki egemenliğini yitirecektir, bu Devlet için bir güç kaybıdır.
Pitagoras'ın intihara ilişkin görüşleri, ağırlıklı olarak kişinin ilahi ölümsüzlüğü ve insanın Tanrı'ya karşı görevleri düşüncesine dayanmaktadır. Pitagoras, bütün felsefesini dini temeller üzerinde kurarak yaşamı ve ölümü açıklayan bir düşünürdür. Ölümden sonra ruhun yaşamaya devam ettiğini savunmaktadır. Pitagoras'a göre, dünyevi yaşam, Tanrılar tarafından verilen bir ceza biçimidir. Ona göre, ilahi ölümsüzlüğe ulaşmak için, kişi, yaşamı boyunca matematik ve felsefe çalışarak kendisini arındırmalıdır; ruh, ancak bu şekilde cennetteki kaynağına ulaşarak özgürlüğüne kavuşacaktır. Bu nedenle, kişinin, Tanrı'yı memnun etmeye çalışarak, özgürlüğünü vermesini beklemek yerine, intihar etmesi, Tanrı'nın isteklerine karşı bir ayaklanmadır.
Reklam
331 öğeden 301 ile 310 arasındakiler gösteriliyor.