Biraz spekülasyon sonucunda bu içgüdünün yaşayan her canlıda işbaşında olduğu ve ona zarar vermek için, yaşamı başlangıçtaki cansız duruma indirgemek için çabaladığını düşünmeye başladık. Bu yüzden bu içgüdü ölüm içgüdüsü diye anılmayı kesinlikle hak eder; bu arada erotik içgüdüler yaşama çabasını temsil ederler. Ölüm içgüdüsü özel organlar yardımıyla dışarıya, nesnelere yöneldiği zaman yıkma içgüdüsüne dönüşür. Organizma kendi yaşamını, deyim yerindeyse yabancı bir yaşamı yıkarak korur. Fakat ölüm içgüdüsünün bir kısmı organizmanın içinde işlemeye devam eder.
Freud saldırganlığın “ölüm içgüdüsü” denilen şeyin dış dünyaya doğru yeniden yönlendirilmesinden kaynaklandığını düşünüyordu. Freud'un “ölüm içgüdüsü” kavramını, Melanie Klein haricinde çok az analist kabul etmiştir, ancak Freud insan güdüsüyle alakalı herhangi bir değerlendirmenin merkezinde yer alacak kadar önemli olduğundan, konuyla alakalı ne demek istediğini kısaca açıklamak gerekir.Freud saldırganlığı aslında, cinsel içgüdünün sadistçe bir yönü, cinsel objeye hükmetmenin veya hâkim olmanın ilkel bir yolu olarak görüyordu.
Reklam
Paranoid -Şizoid Konum
Klein'a göre, paranoid - şizoid pozisyon, bebeğin ilk üç ayında baskındır. Evrende bebek, ölüm içgüdüsünün etkisi altındaki saldırganlık içgüdüsü dolasıyla yoğun kaygı yaşamaktadır.
Sayfa 298 - Nobel YayınlarıKitabı okudu
Bize o kadar da zayıf olmadıklarını göstermeye çalışıyorlarmış ama o kadar zayıflarmış ki verdikleri mesajı bile alamadık.
Sayfa 374Kitabı okudu
Evrende iki tane temel güç vardır. Biri cisimleri birbirine çeker. İnsanlar da bu şekilde meydana gelir ve çoğalır. Fizikte bu güce yerçekimi denir, psikolojide ise aşk. Diğer bir güç cisimleri birbirinden ayırır. Ayrılma, parçalanma, yok etme gücü. Eğer haklıysam, kainattaki her bir gezegen, her bir yıldız yerçekimiyle birbirlerine doğru çekilmekle kalmaz; bizim göremediğimiz bir geri tepme gücüyle birbirlerini iterler. Organizmada, bu güç, tıpkı bir ateş böceğinin alevlere yaklaşması gibi Hayvanların da ölümün peşinden basma sağlayan dürtüyü harekete geçirir.
Sayfa 359Kitabı okudu
Cesaret biraz da kimsenin senin ne kadar korktuğunu bilmesine izin vermemektir.
Sayfa 315Kitabı okudu
Reklam
Belki de her zaman bir savaş vardır. Belki de bazılarımız sadece savaşmıyordur o kadar.
Sayfa 251Kitabı okudu
Saçmalık mantığa karşı saldırıdır, fakat zihinde kuralları mantık koymaz.
Sayfa 117Kitabı okudu
Ölüm sadece bir başlangıçtır; işin zor kısmı sonrasıdır. Ölümün varlığını bilerek, ölüm korkusunu düşünmeksizin yaşamanın üç yolu vardır. Bunlardan ilki bu düşünceyi bastırmaktır, ölümün bir gün geleceğini düşünmeden, sanki hiç gelmeyecekmiş gibi davranmaktır. Çoğu zaman pek çoğumuzun yaptığı da budur. İkinci yol ise tam tersidir: memento mori. Ölümü hatırlamak. Ölümü bir an olsun aklından çıkarmadan yaşamak. Ne de olsa, kimse o günün son günü olduğunu düşünen bir adamdan daha fazla hayatın tadını çıkaramaz. Üçüncü yol kabullenmedir. Ölümü kabullenmiş ama gerçekten kabullenmiş bir adam hiçbir şeyden korkmaz ve yaşadığı tüm kayıpları insanüstü bir olgunlukla karşılar. Bu üç stratejinin ortak bir noktası vardır. Üçü de yalanlardan ibarettir. Korku ise en azından daha dürüst bir duygudur.
Reklam
Libido Nedir? Libido, ilk defa Sigmoud Freud’un bir öğrencisi tarafından kullanılan bir kelimedir. Freud’a göre libido, yaşam içgüdüsü, enerjisidir. Çoğalmayı, üremeyi dolayısıyla cinsel dürtüleri teşvik eder. Türk Dil Kurumu’na göre libido ‘İnsanın davranışlarının temelini oluşturan cinsel içgüdü’dür. Tıbbi literatürde libido, cinsel arzu
91 syf.
8/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Uygarlık, barbarlığın bir çeşidi olabilir mi?
Freud, hepimizin bildiği gibi psikanalizin kurucu babası. O da Kopernik gibi, Darwin gibi insanı tahtından edenlerden biri. "Ego kendi evinde efendi değildir" demişti. Anlayacağımız, kendi evimizin bile sahibi değiliz. Bazı görüşlerine katılmayabiliriz fakat bu onun zeki bir adam olduğu gerçeğini değiştirmez. Kitaba geçelim. Bu kitabı
Uygarlığın Huzursuzluğu
Uygarlığın HuzursuzluğuSigmund Freud · Cem Yayınevi · 20183,027 okunma
Ancak kaçamadığı bir şey vardı. Her insanda var olan ölüm içgüdüsü, onun yakasına çok daha sıkı yapışmıştı. Kenetlenircesine dolanmıştı boynuna. Hissettiği suçluluktan besleniyor, ölmeden ölümü yaşamak istemesine neden oluyordu. Bunu yapabilmesinin tek yolu acı çekmekti. İçine düştüğü ruhsal acı yeterli gelmediğinde, sokaklarda eğlenen kalabalıkları uzaktan izliyor. İnsanların gözlerinde saklı olduğuna inandığı acılara tutunmaya çalışıyordu.
Ölüm içgüdüsü organizmanın kendisine yönelmiş ise kendini- yıkıcı bir dürtüdür; ama dışa yönelmişse, bu durumda kendinden çok başkalarını yıkıma uğratma eğilimindedir. Ölüm içgüdüsü, cinsellikle birleştiğinde, sadizmde, mazoşizmde anlatımını bulan daha az zararlı dürtülere dönüşür. Her ne kadar Freud birçok kez ölüm içgüdüsünün gücünün azaltılabileceğini ileri sürmüşse de (S. Freud. 1927) temel varsayım değişmeden kalmıştır. İnsan kendini ya da başkalarını yıkıma uğratmaya yönelik bir dürtünün hükmü altındadır ve bu trajik seçenekten kurtulmak için pek az şey yapılabilir. Buradan çıkan sonuç, ölüm içgüdüsünün konumu açısından, saldırganlığın esas olarak dürtülere gösterilen bir tepki değil, insan organizmasının yapısından kaynaklanan kesintisiz bir uyarım olduğu yolundadır.
184 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
33 günde okudu
insan mıyız?
Bu incelemede kurduğum cümleler sadece kendi fikirlerim veya başka kaynaklardan alıntıladıklarım değildir. Aşağıda yazanlar, kitabı okurken altını çizdiğim cümlelerin benim kafamda yeniden kurulup, özet mantığına çevrilmiş halidir. Yani, yazarın asıl anlatmaya çalıştığı veya özeti, bir bakıma kitabın bölümler halinde tahlili de diyebiliriz. 1.
İnsan Olmak
İnsan OlmakEngin Geçtan · Metis Yayınları · 201922,8bin okunma
Resim