"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Nazım Hikmet’in hiç romanını okumamıştım, bu kitabının da roman olduğunun farkında değildim. Kitabı okumak için elime alıp kapağını açtığımda şiir değil de düz yazı çıkınca şaşırdım. Kitaba böyle bir sürprizle ve büyük bir merakla başladım.
Nazım Hikmet’in 1962’de tamamladığı kitabı Sovyetler Birliği’de Rusça olarak Romantika ismiyle basılır.
Ölümle dertli Canetti...
Dertli dediysem, onun için ölüm gerçek bir kâbus...
Ne ölümden sonrasına ne de öncesine inanıyor... Kusursuz bir akıl, nasıl o puslu aynaya durmadan nefesini dayar aklınız almıyor... Düşünce bir müsvette kağıdından farksızdır belki de, üstünü çizdiklerini bırakıp, yeni bir kağıda geçebilmeli insan. ölümcül bir yaradır
Dar kapıdan girmeye çabalayın. Çünkü kişiyi yıkıma götüren kapı büyük ve yol geniştir. Bu kapıdan girenler çoktur. Yaşama götüren kapı ise dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır. ( Matta Luk.13:24)
Beled Suresine dair okurken aklıma Andre Gide'nin şimdilik iki kez okuduğum Dar Kapı isimli kitabı geldi. Daha önce kitaba dair aldığım
Sık sık yokladığım her birinden hayatımda bir iz bulduğum ve herkeste yankı uyandırabileceğini düşündüğüm şiirler;
*Penye ve Hakikat / Osman Konuk
*Seksapel Seksen Papel / Murat Menteş
*1948 Yazına Güzelleme / Ergin Günçe
*Ofelya / Arthur Rimbaud
*Mor Külhani / Ece Ayhan
*Salihat-ı Nisvandan Saffet Hanımefendiye / Turgut Uyar
*Kafiye / Necip
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Şu an büyük bir hayal kırıklığı ve derin bir üzüntü içersindeyim. Ne demek Mehmed Uzun ölmüş...
Daha önce ismini çok duymuş olmama rağmen ilk defa bir kaç gün önce bir kitabını okuyup tanıştım yazarlığınla. Kitap çok etkileyiciydi muhteşemdi ama şimdi konumuz bu deil. Merak edip hayatina bakayim derken daha bir kaç saat önce öğrendim artik hayatta olmadığını.
Oysa ki yaşayan bir efsaneyi okuyup takip etme şansına sahip olduğumu düşünmüştüm kendimce.
"Yitik Bir Aşkın Gölgesinde" şimdi daha acı dolu benim için. Memduh aslında Mehmed imiş.
"Umut nöbetinden, sürgün nöbetinden, aşk nöbetinden, kimsesizlik ve çaresizlik nöbetinden, umutsuzluk nöbetinden sonra şimdi de son nöbet" derken her kelimenin içini doldurmuşsun. Ölüm nöbeti hariç olsaydı keşke. Tamam kaçınılmaz son ama daha yeni tanımıştım seni.
Bütün eserlerini okuyan veya seni daha iyi tanıyan biri olmadigim için kapsamlı bir değerlendirme yapamasam da; duyarlılığın, hüznün, umudun, mücadelen, ruh inceliğin güçlü kaleminden bana geçti bir okur olarak.
Memduh artık yaşamayan 3 kişiye her hafta düzenli mektup yazıyordu hani. En yakın dostu Celadet Bedirhan' a , babasına ve Feriha' ya. Gerçi Feriha hayattaydı..
Demem o ki, bu da benim sana mektubum olsun...
Mezarın Diyarbakırdaymis yani kendi topraklarındasin. Zira Van ve İstanbul hasretiyle tutuşan ve içinde ukde kalan Memduh' un vatan özlemi yeteri kadar acıtmıstı içimi.
'' Ama sonuçta hepimiz ölüyoruz. Bazılarımız diğerlerinden daha korkunç şekilde.''(455)
'' Hayatı uzatmak için daha ne kadar ileri gideceğiz? İnsanlığımızın ne kadarını feda edeceğiz?''(460)
''Doğduğumuz andan itibaren, hepimizin son durağı ölüm işte. Sadece o durağa ne zaman ve nasıl ulaşacağımızı bilmiyoruz.''(464)