1) Ahmet Arslan - İslam Felsefesi Üzerine
2) A.G. Roemmers - Genç Prensin Dönüşü
3) Amin Maalouf - Arapların Gözünden Haçlı Seferleri
4) Anthony Burgess - Otomatik Portakal
5) Arthur Schopenhauer - Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine
6) Arzu Kadumi - Gazoz Kapakları Birliği
7) Ayşe Şasa - Bir Ruh Macerası
8) Balzac - Goriot Baba
9) Banu/Onur
kaçınılmaz ölüm düşüncesi insanların
birçoğunda soyut olarak kalır. Peki içimizdeki hırsı, kendini beğenmişliği, egoizmi zayıflatmaya bu kadar elverişli olan ve bize teselli de veren bu ölüm fikri neden davranışlarımız üzerinde etkisiz kalıyor?
Ömer Gezen' e ve tüm dostlara teşekkür ederim.Sizler de bu anlamlı harekete katılmak isterseniz #51007323
{Liste Güncellenecektir. Yoruma Siz de Sevdiğiniz İncelemeleri İliştirebilirsiniz.}
*Gülnaz Eliaçık
Ağzımdaki ölüm kokusu
Gövdemdeki cennet kapısı
Nefretimdeki kan sızıntısı
Sırtımdaki hançerin etten kabzası
Seni ayyuka çıkartsın Barudî;
öyle bir seviş ki benimle
birbirine karışsın genetik şifrelerimiz ve herhangi bir klasik gitarın
herhangi bir tınısında
Şaha kalksın acıda verdiğimiz firelerimiz!
Ben senin hayata karşı işlenmiş bütün suçlarındaki
kaza süsünüm Barudî, ifademe el ver;
Teslimiyetimin ceremesi yok, kesik bileklerim gül kokuyor.
Son şehrimin ikazlarına uymuyor darmadağınık hatıralarım
Gecenin terbiyesi yok; al beni Barudî, cehaletime geri ver!
Toprağın kafatasıdır gökyüzü;
Gökyüzüne sıkılan birkaç mermi gibi
Sık beni şaibeli kara parçalarına,
Barudî, beni salt kötülüğüme geri ver!
Felsefe-Düşünce başlığı altında son zamanlarda okuduğum en sığ, derinlikten en uzak, çelişkilerle dolu ve maalesef yine eleştirmeye çalıştığı şeyin bilgisinden yoksun bir kitap olan
Yarat Ey Sanatçı,
kitabın Türkçeye çevirisini gerçekleştiren Ahmet CEMAL’in, Goethe’nin çeşitli dönemlerindeki çalışmalarından seçtiği şiirlerinden; yirmi ağıt içeren ‘’Roma Ağıtları’’ ve Goethe’nin sadece 1.Şarkı bölümünü tamamlayabildiği ancak tamamlayabilse Homeros’un İliada’sı potansiyeline sahip olabileceği iddiası bulunan
… ölümün kaçınılmaz olduğu fikri, insanların zihninde soyut bir kavram olarak kalıyor. Hırsımızı azaltmak, gururlu ve bencil dürtülerimizi kontrol etmek ve tüm dertlerimizi iyileştirmek için tasarlanan teselli ve huzur dolu, rahatlatıcı bu ölüm fikrinin, yine de davranışlarımız üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Zaten ölüme mahkum olanlar bile bu fikri son ana kadar hissetmezken başka nasıl olabilirdi?