İnsanlar beni deli ediyor! Yaşama amaçları: barınma, beslenme, üreme! Etrafımdaki insanlara bakıyorum da, daha büyük bir ev, daha lüks bir araba, daha lezzetli yiyecekler falan fişman. Kapitalizm! Ey insanlar. Canlarım. Ciğerlerim. Kim uyuttu sizi? Hangi kötü kalpli büyücü yedirdi size bu zehirli elmaları? Ulan hadi biriniz uyumuş olsanız, öpüp uyandıracağım ama, herkese yetişemem ki! Kapitalizmin beşiğinde ölüm uykusu! E bebeğim eeee ee e! Dandili dandili dastana/ Danalar girmiş bostana/ Kov bostancı danayı/ Yemesin lahanayı. Ne için yaşıyorsun? Hayatın anlamı nedir? Sabah işe gidiyor, akşam eve dönüyorsun. Ulan danalar da sabah çayıra gidiyor, akşam dönüyor. Sen hiç akşamları ahırında kitap okuyan bir dana gördün mü? Varoluş gizemini çözmeye çalışan bir dana? Hayır. Göremezsin. Neden? Çünkü danalar hayatın anlamını bilmeden yaşar. Peki insan ne için yaşar? Lahana için mi?
Güzellik Uykusu
İbrahim bey bu gece eve gelmedin
Kaç kez açıldı senin için kimdir o penceresi
Farkında mısın bilmem
Düşmansız yaşamak köreltiyor adamı
İnsanı yoruyor başkasının şarkısı
İşte bundan dolayı düşmanı püskürtmekten
Vazgeçip susuyorum ve tüfeği alnıma
Kaş diye çatıyorum.
A benim
Oğulotu bitmeyen topraklarda
Şaşırıp kalan kalbim
Senin Türkçen yok mu, anlatıyorum işte
Bir kuş musun ki ürkmek için bahane
Arayıp duruyorsun.
Bize dönecek oysa o güzel ölüm
Yatacağız beraber güzellik uykusuna
Her gün bahar olacak ve onun temizliği
Yeni yıkanmış tül perde ne ki
Benzetecek bizi dağların doruğuna...
(Tanıtım Bülteninden) :))))
Bu kitap, benim "tekrar okunacak kitaplar" listemin ilk sıralarında. İlk okuyuşum esnasında özellikle kitabın orta kısımlarını çok hızlı geçmiştim. Ancak bitirdiğimde, bunun yanlışlığının da farkına vardım. Benim görüşüme göre, okurken birçok cümlenin üzerine oturulup düşünülmesi gereken bir kitap. Zaman kavramı okuru sıkmayacak şekilde derinlemesine bir şekilde inceleniyor. Pek tabii bu işin tamamı olay örgüsü içinde işleniyor. Kitap yer yer o kadar inandırıcı oluyor ki, gerçekle kurgunun birbirine karıştığını hissediyorsunuz. Ahmet Hamdi, belki de ilk iki dizesi kendi mezar taşında yazılı bulunan ünlü şiirinde (ki bence bir mezar taşında Hayyam'ın "Bir geldi mi derin ölüm uykusu // biter bu dünyanın dedikodusu" dizeleriyle beraber bulunabilecek en anlamlı sözlerdir) belirttiği gibi zamanla olan kavgasını bu kitapta da sürdürüyor.
"Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında."
SÜRVEYAN HEKİM
“Doktordan satılık araba” diye ilan verirler, çok doğru aslında.
Ne o arabayı kullanacak vakit bulursunuz, ne de düzenli bir hayatınız olur.
Hele bir de cerrahsanız, o uyku denen tatlı şeyle bir türlü buluşamazsınız.
Ben de Güneydoğu’da görev yaparken hem uykudan, hem de arabamdan mahrum kaldım. Zaten kullanmaya vakit
AŞK ve ÖLÜM
Sevdiğim bir muharrir “Aşk, ölümün gülümseyen yüzüdür” der. Bu mes’ut cümleyi her hatırladıkça, onu kendim söylememiş olduğuma müteessir olurum. Çünkü, bu iki mefhumdan birini, ötekini hatırlamadan hiçbir zaman düşünmedim; hattâ onlar benim için eş doğmuş mefhumlar değil, birbirini tamamlayıcı yegâne hakikatlerdir. İnsan zekâsının bu ikiz kanadı, hayat aynasında daima yan yana çırpınırlar.
...
Benim için en büyük sanatkârlar, kendi mütevazı ve isimsiz ömürlerinde aşkın cennetini yaratmak suretiyle ölümü iradelerine muti edenlerdir. Biz her açılan bahar gülünde onların ruhunu koklar, her şafakta onların rüyasının yenileştiğini seyrederiz.
Bir uykuyu cânanla beraber uyuyanlar…
Yahya Kemal’in hakkı var. Ömrün büyük ve dağdağalı gecesini bir aşkın yıldızlı uykusu yapanlar, bir ebediyet bahçesi olan bir ölümde uyanırlar.
Alıntının tamamı:
usmta496.qpostie14.com/wv/SlE63PG05R-Q...