Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Her hazanda birbiri üzerine dökülen ağaç yaprakları gibi insanlar da birbiri ardına toprağa yatarak yok oluyor. Bu değişmez, umumi bir kanun... Niçin endişe etmeli? Şu dünyada erilen başka ne var? Hayat yalan... Ölüm hakikat...
Sayfa 150Kitabı okudu
Ölüm Üzerine Çeşitlemeler
Kendini bunaltının zevklerine kaptırmamış; düşüncelerinde, sönüp gitme tehlikesinin lezzetine bakmamış, zalim ve yumuşak yok oluşların tadını almamış kişideki ölüm saplantısı hiç iyileşmeyecektir: Bunun ıstırabını çekecektir, çünkü buna direnmiş olacaktır; oysa bir dehşetin disiplininde ustalaşmış kişi, kendi kokuşmuşluğu üzerine düşünerek kendini kararlılıkla kül haline getirmiş kişi, ölümün geçmişi’ne doğru bakacaktır.
Reklam
Montaigne'in ölüm üzerine yazdığı denemesinde mezarlığa bakan bir odada kalınmasını öğütlediğini biliyor musunuz? İnsanın zihnini dinlendirdiğini ve yaşamdaki önceliklerin değerlendirilmesini sağladığını öne sürüyor. Mezarlıklar size de bunları düşündürür mü?
“Bu halk, bu çocuklar, bu kadar acıyı hak edecek ne yapmıştı ki? Ne adaletsiz bir dünyaydı. Kimisine cennet, kimisine cehennem... Yaşadığın coğrafya kaderindi. Kimisine hayat, kimisine ölüm hazırlayan... Tevekkeli rahattı şeytan. Din kavgası, toprak kavgası, çıkar çatışması derken, tüm vazifelerini insanoğlunun üzerine yıkmış, bir köşeden izliyordu hırslı, gözü doymaz, bencil oyuncularını.”
Hz. İbrahim aleyhisselâm'dan yapılan rivayete göre, kendisi ölüm meleğine: "Sen kötü kimselerin ruhunu alırken, onlara gösterdiğim yüzünü ve çehreni acaba bana gösterebilir misin?" dedi. Azrail aleyhisselam: "Hayır, sen böyle bir şeye dayanamazsın." cevabını verdi. Ancak Hz. İbrahim aleyhisselâm: "Bilakis, ben buna dayanabilirim!" dedi. Bunun üzerine melek kendisine "Öyleyse yüzünü çevir, dedi. O da yüzünü çevirdi. Daha sonra dönüp baktı. Bir de ne görsün: Karşısında saçları diken diken vaziyette simsiyah bir adam, etrafa çok iğrenç bir koku saçan, simsiyah giysiler içerisinde, ağzından ve burun deliklerinden alevler ve duman çıkan bir varlık! Bu manzara karşısında Hz. İbrahim aleyhisselâm baygın düşer ve olduğu yerde yığılıp kalır. Daha sonra ayılınca bakar ki, melek ilk şeklinde durmaktadır. Bunun üzerine Hz. İbrahim (as) ölüm meleğine şöyle der: "Eğer o kötü kimsenin, başka hiçbir derdi ve hastalığı olmadan bile senin bana gösterdiğin şeklini görmesi, ızdırap olarak ona yeter."
Ölüm üzerine saldırmadan ne yapman gerekiyorsa yap! Gitmek için hiçbir hazırlık yapmadan vücudunu toprağın altına bırakman doğru değil.
Reklam
Üzerine doğru eğilen biri: — Bitti! -dedi. İvan İlyiç bu sözleri duydu ve içinden tekrarladı: “Bitti! Ölüm bitti... o yok artık!” Derin bir soluk almak istedi, ama soluğu yarıda kaldı... bedeni birden gevşedi ve öldü.
Son verirken,,
Her hazanda birbiri üzerine dökülen ağaç yaprakları gibi insanlar da bir diğerini takiben toprağa yatarak yok olacaklar.. Değişmez,, umumi bir kanun.. Niçin endişe etmeli¿ Şu dünyada erişilecek başka ne var¿ Hayat yalan.. Ölüm gerçek..
Sayfa 176 - İskele YayıncılıkKitabı okudu
Mekhul'un Hazreti Peygamber (sav)'den rivayetine göre, Hazreti Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır: "Eğer ölenin saç tellerinden bir tek tel, gökler ve yer ehli üzerine konulsa, acısından hepsi ölürlerdi."* Çünkü her bir tel saçta ölüm vardır. Ölüm herhangi bir şey üzerine düştüğünde, mutlaka o şeyin de ölümüne sebep olur. Rivâyet olunduğuna göre, ölümün eleminden ve ızdırabından eğer tek bir damla dağlara verilseydi veya dağların üzerine konulsaydı, dünyadaki dağların tümü erirdi.**
Reklam
Tom sadece on yaşındaydı. Ölüm, korku ve dehşet hakkında çok az şey biliyordu. Ölüm, o altı yaşındayken göçüp giden Büyük-büyükbaba’nın kutusunun içine düşmüş büyük bir akbaba görüntüsüydü; sessiz, içine kapanmış, artık nasıl iyi bir çocuk olunacağını ona söylemeyen, artık politika üzerine özlü yorumlar yapmayan, tabutun içindeki muma benzeyen şekildi. Ölüm onun için, yedi yaşındayken bir sabah uyanıp beşiğine baktığında, erkekler küçük bir hasır sepetle onu alıp götürmeye gelinceye kadar, kendisine görmeyen, mavi, sabit ve donuk bir ifadeyle bakan küçük kız kardeşiydi. Ölüm, dört hafta sonra kızın yüksek iskemlesinin yanında dururken, onun bir daha gülerek ve ağlayarak asla bunun içinde olamayacağını ve doğduğu için onu bir daha kıskandıramayacağını birden fark etmekti. Ölüm buydu. Ve ölüm, görünmeyen, ağaçların arkasında yürüyen ve duran; bu şehirde, bu sokaklarda son üç yılda bir, iki, üç kadını öldüren; ışıkları zayıf olan bir sürü yere yılda birkaç kez girmek için kırsal kesimde bekleyen Yalnız Adam’dı. Bu Ölüm’dü...
Çengelli iğneyle tutturulmuş özgürlük tam kalbimin üzerine Aklıma kopçalanmış ölüm
Sartre
Mezarlıkların ne dingin yerler olduğunu Tanrı bilir: kütüphanelerden daha sevimli bir şey yoktur. Ölüler oradadır: Bu ölülerin yapmış olduğu tek şey yazmaktır, uzun süredir yaşama günahından da kurtulmuşlardır ve ayrıca yaşamlarını ancak başka ölülerin onlar üzerine yazdığı kitaplar sayesinde biliriz.
Sayfa 212 - Fol Kitap
"Halvet Ölüm Demektir"
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurdu: “(Yanında mahremi bulunmayan) Kadınların yanına girmekten sakının!” Bunun üzerine ensardan birisi: “Ey Allah’ın Resûlü! Kocanın erkek akrabası hakkında ne dersiniz?” dedi. “Onlarla halvet, ölüm demektir.” buyurdu. (Buhârî, Nikâh 111; Müslim, Selâm 20. Ayrıca bk. Tirmizî, Radâ’ 16)
Sayfa 24 - Halvet, birbiriyle evlenmesinde dinen engel bulunmayan bir erkekle bir kadının, kimsenin göremeyeceği bir yerde baş başa kalmaları demektir.Kitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.