Toplumların da, tarih boyunca kimliklerini oluşturan ve onlara hala şekil veren çok sayıda aidiyetlerini aynı şekilde üst lenmeleri gerekirdi; herkesin etrafında gördüğüyle özdeşleşe bilmesi için, herkesin yaşadığı ülkenin imajında kendini bula bilmesi ve genellikle oldugu gibi tedirgin, hatta kimi zaman düşman bir seyirci olarak kalmak yerine, buna dahil olması yo
lunda yüreklendirildiğini hissetmesi için, çeşitliliklerini gözle görünür simgelerle içlerine sindirdiklerini göstermek amacıyla çaba harcamaları gerekirdi.
Elbette bir ülkenin kabullendiği bütün aidiyetler aynı önemde olamaz, konu hiçbir şeyle örtüşmeyen bir vitrin eşitliği istemek değil, farklı ifade yollarının meşruluğunu vurgulamak. Bir örnek olarak, dinsel açıdan Fransa'nın Katolik geleneğin ağır bastığı bir ülke olduğundan hiç kuşku yok; bu onun Protestan bir boyutu, Musevi bir boyutu, Müslüman bir boyutu ve her dine derin bir kuşkuyla bakan "Voltaire'ci" bir boyutu ka bul etmesine engel değil; bu boyutlardan her biri -liste bu ka darla da kalmaz- ülkenin hayatında ve kimliğini derinden kav rayışında anlamlı bir rol oynamıştır ve oynamaya da devam etmektedir