Rüyamda sabah namazı saatinden sonra bir çatı gibi yerden atlamışım amacım kaçan iki adama soru sormaktı. Atlarken ne düşündüm bilmiyorum çünkü adamlar tehlikeli mafyatik tipler çıktı. Sırtı dönüktü o an bana dönüşünden kötü bir olduğunu hissettim. Bana doğru gelmeye başladı kurtulmam için ya da diğer çatıya atlamam lazımdı ya da beni yakalamasına
Birinci Ağıt
Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Bir de yiğitlik, mertlik var. Soylu insan ölümde yenilmez. Soylu insan, ha bir gün önce gitmiş bu dünyadan, ha beş gün sonra gitmiş, soylu insan birkaç gün daha fazla yaşamak için onurundan bir şey yitirmez.
Size bir itiraf daha: Ölürken kim sızlanmaz? Kim hayatının son gününde şunu söyleyecek cesareti bulabilir kendinde:
"Ömrümü tamamladım, kaderin çizdiği yolun sonuna geldim."
Ölümden çekinmeyen var mıdır? Kim bu dünyadan iç çekmeden gitmez? Geçip giden yaşamın kısalığından yakınmak nankör insana özgü bir şeydir. Eğer gün saymaya kalkarsan ömrün hep az gelir gözüne.
Anla ki en büyük mutluluk ne kadar uzun yaşadığın değil, bu ömrü ne kadar iyi değerlendirdiğindir. Ölüm saati ertelense bile, saadetine bir faydası yoktur bunun; çünkü ölümde bir gecikme hayatını daha güzelleştirmez, daha uzatır sadece.
Göz kapaklarım , kurşun ağırlığında , kapanmak için sabırsızlanıyor. Dostum ,ruhum yorgun bedenim bitkin. Bir uykuya dalmak istiyorum ,belki yüzyıllar sürecek bir uykuya…
Uykunun kollarında belki unuturum bu anlamsız var oluşu. Belki kaybolurum sisli bir rüyada belkide uyanmam.
Uyku , bir sığınak gibi ,karanlık ve sessiz bir sığınak , düşüncelerden ,kederden,pişmanlıklardan uzak bir sığınak.
Uyku bir nehir gibi, beni bir bilinmeyene taşıyacak bir nehir.belki de o bilinmeyende, aradığım huzuru bulacagım.
Uyku , bir ölüm gibi soğuk ve karanlık bir ölüm, belkide o ölümde sonsuza dek dinlenebileceğim,
Dostum uyumak istiyorum .bir yüzyıl,belkide daha fazla. belkide uyandığımda ,dünya bambaşka bir yer olacak.belkide ben bambaşka bir insan olacağım
Sevgilim
Hangi lisanla hangi dille anlatayım seni
Hangi çiçeğe hangi mucizeye benzeteyim
Cennetten gelen o güzel kokunu hapsettim içime
Güzel sesini nakış nakış işledim yüreğimin en derinine
Ardımda hiçbir iz bırakmadan
O büyülü gözlerinde kaybolmak istiyorum
Bakışlarınla beni nasıl sevdiğini
Bakışlarınla beni nasıl okşadığını görmek istiyorum
Hayatımın geri kalanını müebbet eyledim sana
Esaretine girmek ıstırap değil lütuftur bana
Tüm benliğinle sar beni yolunda kurban olayım
Sana gelecek derde kedere ben şifa olayım
İstemem senden gayri başkası haramdır bana
Ölümde gelse dönmem senden asla
Seni bahşeylemişe Rabbim bana
Bir bildiği var elbet müjdeler ola
E.emirzeoğlu
Zaman geçiyor. Bizler zamanın içinde yüzdüğümüz halde zamanın geçişini değil de, o geçtikten sonra, sadece geçmiş olduğunu hissedebiliyoruz. O da şakağa düşen aklarda, alnımızdaki kırışıklıklarda, bele yapışan lumbago ağrılarında, nihayet hastalıkta, ölümde…
Ama zaman daha geçmeden, henüz geçerken, onun geçişini âdeta gözle görür gibi şuurlu ve uyanık bir şekilde hissedebildiğimiz gün, öyle geliyor ki bana, bizden habersiz geçmiş zamanın bizde yaratabileceği bütün acı sürprizleri ortadan kaldırmış olacağız.