“Yaşları ilerledikçe insanları dine yönelten şeyin ölüm ve ölümden sonraki şeyleri korkusu olduğunu söylerler. Fakat kendi deneyimim beni şu inanca yöneltti: Böyle korku ve düşüncelerden apayrı olarak , dini duygular biz yaşlandıkça gelişme eğilimi gösteriler, çünkü ihtiraslarımız ateşini yitirdikçe, hayal güçlerimiz ve duygularımız köreldikçe aklımız daha rahat işler hale gelir, bir zamanlar aklımızı çelen imgeler, arzular ve heveslerden arındıkça Tanrı, gizlendiği bulutların arkasından görünür,ruhumuz bütün aydınlıkların kaynağı olan bu varlığı hisseder, görür ve ona yönelir, bu yöneliş doğal ve kaçınılmazdır; duygular dünyasına canlılığını ve cazibesi veren her şeyi artık yitirmekte olduğumuz için, o muazzam varoluş artık içsel ya da dışsal etkilerle desteklenmediği için, kalıcı bir şeye, bizi asla bırakmayacak bir şeye tutunma ihtiyacı hissederiz; bir gerçekliğe, mutlak ve ebedi bir gerçeğe tutunmak isteriz. Evet, kaçınılmaz bir biçimde Tanrı’ya yöneliriz; bu dini duygu, doğası gereği öyle saftır ve bunu yaşayan ruha öyle bir mutluluk verir ki, diğer bütün yitirdiklerimizi telafi eder.”
Her çağ ölümle baş etmede kendi yöntemlerini geliştirir.Pek çok eski kültür-örneğin kadim Mısır-açıkça ölümün inkarı ve ölümden sonraki hayat vaadinin etrafında düzenlenmiştir.
Irvin D. Yalom davranışsal psikoterapi konusunda belki de dunya üzerinde ilk 5 kişi arasına girebilecek bir potansiyele sahip bir yazar ve davranış bilimcidir.
Josef Breuer 1882 yılların çok ünlü bir doktoru aynı zamanda Viyana'da saygı duyulan bir karakterdir. Bir gün esrarengiz bir mektup alır ve mektubu kendine yazan kişinin adı:
insanların çoğu, neden yaşadıklarını bilmeye ihtiyaç bile duymaksızın yaşamaktalar. bunlarda hayat, istediğini yapmakta, ne yaptığını bilmektedir, asla onlara sevip sevmediklerini sormaz. bunlar, tabiatın canlı araçlarıdır, hiç kimse araçtan görüşünü sormaz; ama bir avuç azınlık bazen bilmek ister ve hayatın yakasına yapışarak: ''sen nesin? ne
Soran: Tanık-bilinç daimi midir, değil midir?
maharaj: Daimi değildir. Bilen, bilinenle birlikte doğar
tar. İçinde bilen ile bilinenin birlikte doğup battığı ise, işte o, zamanın ötesindedir. Daimi ya da ebedi sözcükleri burada geçerli değildir.
S: Uykuda ne bilinen ne de bilen vardır. Bedeni duyarlı ve alıcı halde tutan nedir?
M: Uykudayken
“İnsan yapıcıdır, yeni yollar açmayı sever, bu su götürmez bir gerçektir. Fakat neden acaba bir yandan da yıkmaya, her şeyi kaos haline getirmeye bayılır?"
anti-Kahraman denilen bir karekter tipi var. bir Kahraman da hangi özellikler varsa anti-kahraman da bunun zıddı vardır. Kahraman güçlüdür, cesurdur insanlar tarafından sevilir.