'Ölüler'i bir kez daha okudum. İçim yine kederle dolup taştı. Ağlamak istemedim, aşinayım ne de olsa Gabriel'in hikâyesine, ama yok, son sayfalarda yine ağlıyordum usul usul, ağlıyordum ve gözlerimin gerisinde hareket ediyordu bütün hayallerim, aynen Gretta'nın Michael Furey'i hatırlaması gibi, ve aynen içinin acısıyla kendini bırakışı gibi, ben
Erich Maria Remarque tarafından Birinci Dünya Savaşı ndaki şiddet dalgasının, üniformalarının içinde kaybolmuş, yüzleri silikleşmiş, adları unutulmuş askerlerin hikayelerinin Paul adlı askerin ağzından oldukça başarılı bir şekilde anlatıldığı bir eser Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok.
Kitabın önsözündeki giriş cümlesinde anlatılanlardan çok
Öncelikle hepinize güzel akşamlar dilerim dostlarım. Epey zaman oldu inceleme yapmayalı bir şiir kitabına üstelik. Çok düşündüm nasıl bir giriş yapsam diye Sevgili Cahit Sıtkı Tarancı'nın en bilindik şiirinin adı verilen bu kitabını sizlere anlatmaya. Hiç dinlenmeden ara vermeden yazmak istiyorum içimden gelen bu satırları. Zira dinlenmedikçe
Hayat size tembellik hakkı vermez. BÜNYE! BÜNYE! BÜNYE!
Alabildiğine spoiler / sürprizkaçıran içermektedir !
Zavallı Yorik! Horatio! Bana bir şey söyle! Ne söyleyeyim efendimiz?
---Shakespeare'nin Hamlet'inden---
Dünyanın hiçbir Nüzhet'i yalan söylememelidir.
---Her bireyin yalan söyleme özgürlüğü vardır, sevdiklerimiz buna dahil
*Her hayat bir sürü günden oluşur, gün be gün. Kendi içimizde yürüyüp giderken hırsızlara, hayaletlere, cavarlara, ihtiyarlara, delikanlılara, karılarımıza, dullara, âşık kardeşlere denk geliriz ama denk geldiğimiz hep kendi kendimizizdir aslında.
İster soykırım, ister pogrom, ister sürgün olarak adlandıralım; 1915’te yaşananların bu toprakların çok kültürlü, çok sesli, renkli ve kesinlikle daha zengin bir gelecek umudunu çöpe attığı, çok acı da olsa, gerçek. “Yerini bulmamış adalet, katillerini ve kurbanlarını çoğaltır.” demiş Murathan Mungan. Nitekim bu topraklarda, yaşadığımız bir çok
Hani her sızlayışında kalbimin
Seni anar, sana yanarım ya.
Neredesin bal gözlüm?
Ellerin saçlarımı tararken,
Huzur bulan Gönlüm,
Hasretinle yangın yeri,
Neredesin nehir sözlüm?
Yattığın toprağa baş koysam
Öldükten beş gün sonra geldin rüyama. Babaeski’deki eski evin oradasın. Hayır gelin çıktığın ev değil, diğeri. Biz çocukken her yazları kardeşlerinle, kuzenlerimle bir araya geldiğimiz eski mezarlığın oradaki ev. Evin bahçesine çiçekler ekilmiş. 20 li yaşlarındasın. Sanırım hiç evlenmemişsin. Bahçedeki çiçekleri suluyorsun. Çok mutlusun. O kadar
Bazen öyle hatıralar canlanıyor ki hafızamda, kendim bile şaşırıyorum. Belki de artık yapacak hiçbir işim kalmadığından, mühim bir gayem bulunmadığındandır. Belki de adım adım ölüme yaklaştığımdan.