Yarım kalan uykularımın,yarım kalan çayımın bir de ölüme ramak kala bu hayatımın tek sebebi sensin.
Ölüme ramak kala bir insanla konuşurken kendime dert ettiğim şeylerin manasızlığı…
Reklam
MÂL-İ HÜLYA
İçimde yangınlarım var Tarif edemem acıtmaz gibi yakar içimi Belki içime attıklarımın ağırlığı Durgun bir su gibi içi bulanık Kaygılar, endişeler ölüme ramak kala İçimde duygular ihsan veriyor cümlelere Karmakarışıklar birazda eflatunlu Gammaz güneşin altında bazen umutlu Çelişkilere kaçıp kaçma arzusu Benim iki yakamı bırakmaz sanki
“Ne yaşamaya cesareti olan bir ceset Ne de ölmeye mecali kalmış ruh Dudakları çölleri hayran bırakır derece de çatlak Nefesi rüzgarın etkisiyle en uslu hali gibi titrek Ve elleri sönen bir sobanın soğukluğu kadar ağır ...ölüme ramak kala görmek seni”son sözü bu oldu ihtiyarın!
Ölüme ramak kala gülüşü gelir aklıma Cennete girdiğimi düşünmemek elde değil …
Yargıç, daha Yargıç olmadan ölüme ramak kala. Kendine kıymaya ve de bu sefil hayatdan vaz geçmeden önce. Dünya da ne kadar pislik ne kadar iğrençlik varsa hepsinin içinden daha çıkmadan. İşçiler öldürülüyor. Patronlar sevk sefa içinde yaşıyor ki yaşamak bu olsa gerek. Eve ekmek alma telaşı, çocuğun okul, ilaç para derdi olmaksızın sadece nefes
Reklam
30 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.