Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.24
ADEM’DEN ÖNCE,Jack London
İnsanlığın milyonlarca yıl öncesine kadar dayanan en ilkel hikâyesi…
Daha önce hiç ‘’Taş Devri Edebiyatı’’ diye bir şey duydunuz?...
Jack London, edebiyatta çığır açtığı bu romanı, Prehistorya Edebiyatının (Taş Devri Edebiyatı) ilk kurucu metinlerinden sayılır. Jack London demek, romanı omuzlarından tutup tüm kuvvetiyle sarstıktan sonra
Dansa Davet & Jean Teule
+
Dans salgınına hazır mısınız? 1518 yılında, Fransa'nın Strasbourg şehrinde geçen histeri salgını bir kadının çektiği acıyla sokakta dans etmesiyle başlar. Bu dans önce anlamsız gelse de bulaşıcı bir özellikle önce yüzlere sonra binlere ulaşır. Dans Vebası adıyla şehrin yöneticileri bir yandan çare ararken diğer yandan Türklerden de korkarlar Dans ettikçe ölen insanlar, dansın dansla tedavi edilmeye çalışılması ama sonra bu salgını yine ölümle sonuçlandırma adımları...Kurgu bakımından hayli eğlenceli kitapta ayrıca Martin Luther King'in devrimci hareketi ve Türklerin Avrupa'yı işgal tehdidi de toplumsal açıdan işlenmiş. Keyifli okunacak, sade anlatımına mizahi unsurların katıldığı bir Jean Teule eseri daha.
+
Ölümle dans
Ölümle dans eden bir hayatın kurgusu.
Mevsimler mevsimlerden Evlayken anılar depreşir canlı capcanlı.
Kimi ölüler anılarda canlanır.Hatırladığımız ve hatırlayacağımız kadarıyla.
Bu roman tamda ölülerin anılarda canlanmış, kanlanmış, vücut bulmuş halidir.
Roman baştan sona sizi merak içinde bırakırken akışında sizi sürükler ve asla sağa sola çarpmanıza yarıda kesmenize, bitirilmemiş kitaplar arasında yer almasına izin vermez.Ne yapar eder illaki size sonunu getirtir.
Kurgunun fevkaladeliğine kendiniz bile şaşıp kalacak iyi ki okudum diyeceğiniz bir kitap olacaktır.
Özellikle fantastik kurgu severlerin okuması gereken varlık ve yokluk arasındaki savaşın emarelerinin bir bir boy sergilediği bir romanın damarlarının canlanmış hali...
"Bir yerde okumuştum sizi en son hatırlayan kişi de öldüğünde artık hiç doğmamış gibi olacaksınız" diye.İşte tam da bu cümlenin romanlaşmış hali.
Şiddetle tavsiye ediyorum...
"𝕭𝖊𝖓 𝖒𝖎? 𝕭𝖊𝖓 𝖊𝖓 𝖐𝖔𝖗𝖐𝖚𝖓𝖈 𝖐𝖆𝖇𝖚𝖘𝖚𝖒."
...
"𝕻𝖎𝖘𝖒𝖆𝖓𝖑𝖎𝖐."
"Tuz ve Keder Evi", yurt dışında çıkıp da ünlendiğinden beri merak ettiğim bir kitaptı. Türkiye'de çevrilip de yorumları da iyi olunca almış ama korkunç, ürkütücü falan denince tırsıp okumayı biraz ertelemiştim. "Reading slump"a girdiğim bu günlerde
Kitabı okuyalı kaç hafta oluyor anca yorum için vakit bulabildim. Kadroya yeni bir yazar daha katıldı ve bu beni aşırı mutlu etti. Genç kurguların arasında yetişkin severler kendine okuyacak bir şey bulamıyordu. Bu kitaba gelirsek oldukça gerçek ve duygusal bir hikayeydi biraz erotizm ve aşk ile harmalanmıştı. Bence güzeldi yazardan çıkacak kitapların takipçisiyim.
Başarılı Avukat Flint Hopkins büyük acılarla yoğrulmuş bir geçmişe sahiptir aynı zamanda otizm hastası mükemmel bir çocuğun babasıdır. Üst katındaki ofise bulduğu kiracı tüm hayatını değiştirmeden önce oldukça planlı ve sakin bir yaşam sürmektedir. Yeni kiracısı Ellen bir müzik terapisti olduğunu söylediğinde tepesinde bu kadar gürültü çıkarabileceğini hiç düşünmemiştir. Bu kadını bir an önce binasından yollamak ile uğraşırken kadının oğluyla iyi anlaşıyor olması işleri çıkmaza sürükler. Kendisi de bu genç kadının çekiciliğine kapılmış aralarında oluşan o kıvılcımı görmezden gelmeye çalışmıştır. Elbette böyle bir duyguya karşı koymak onun için bile zordur...
"Kalbinin ne sorunu var?"
"Sana dokunduğumda sanki patlayacakmış gibi kontrolünü kaybediyor."
"O zaman neden bana dokunuyorsun?"
Başımı kaldırıp bakışlarıyla buluştum. "Çünkü ölümle dans ettiğinde kendini daha fazla hayatta hissedersin."
#okudumbitti📚 #jeanteulé #dansadavet 1518 yılında ortaçağ dönemlerinde strasbourg'da bir kadın gupe gündüz dans etmeye başlar. Frau Troffea isimli bu kadının neden durduk yere sebepsiz ve belli figürleri olmadan başladığı bu dans ilk hafta 30'dan fazla kişinin etkilenmesine, sonrasında da 400'den fazla kişinin ona katılarak bu sebepsiz ama ihtiraslı dansı etmesine neden olur. Çoğunlukla sonu ölümle biten bu biteviye hareketlerin gerçek nedeni acaba nedir? Kitabın böylesi bir gerçek olayı ironik, sarkastik hatta günümüze gayet uygun metaforlarla süslü olması takdire şayan Jean Teule'nin #intihardükkanı kitabında da bu alaycı eleştirilerini yapmıştı. Fakat bu kitap konu olarak ortaçağda geçiyor olsa da resmen bugünün bir sistem eleştirisine dönüşmüş. Çok beğendimi ve #okunası olduğunu da söylemem gerekir
Kitap, 16 yuzyilda Strazburg`da gercekten yasanmis bir olayi anlatiyor.
Akil almayacak bir yoksulluk icinde olan halk o kadar caresiz ki aileler acliktan cocuklarini yiyor, cocuklarini yemek istemeyen aileler de cocuklarini nehire atip olduruyor.
Ruhban sinifinin doyumsuzlugu, umursamazligi ve toplum uzerindeki baskisi karsisinda, aclik ve sefalet icinde yer alan halk kendini kaybediyor ve akil almaz bir sekilde dans etmeye basliyor.
Hic kimsenin aciklayamadigi bu dans gosterisine Dans Vebasi adini veriyorlar. Yaklasik 3 ay suren bu dans histerisi bircok olumle sonuclaniyor.
Yazarla tanisma kitabin oldu. Tarihte akilalmaz yasanan bu olayi kurgulayisi ve aktarimi oldukca etkileyiciydi. Kesinlikle okumanizi oneririm. Tercih edip okuyacak olanlara simdiden keyifli okumalar dilerim.
“Dışlanmışlar, diye tabir edilir. İnsanların dünyasında, zavallı, yenik, ahlaksız olanları ifade eden bir sözcük galiba. Ben doğuştan dışlanmış olduğumu hisseder, şu dışlanmış bir insan diye parmakla gösterilen biriyle karşılaştığımda, içimde mutlaka bir rahatlama duygusu uyanırdı. Alelade değil, büyüleyici bir rahatlamaydı bu.”
🌱
Kendini edebiyata adamış, içinde bulunduğu toplumun tüm çarpıklıklarına gülerek cevap veren bir ruh… 1909-1948 yılları arasına çok sayıda başarılı öykü ve roman sığdıran Japon edebiyatının unutulmazlarından Osamu Dazai, çok küçük yaşlarda ailesinden kopmuş, yalnız ve içe dönük, intihara meyilli bir karakterdir. Çeşitli kez intihar girişimleri başarısızlıkla sonuçlanınca içki ve haplarda teselli bulur. Sonrasında yatırıldığı akıl hastanesinden de aynı hislerle çıkar. Onun iki tutkusu vardır. Yazmak ve ölmek…
İnsanlığımı Yitirirken, Dazai’nin özyaşam öyküsü. Yalın ve akıcı bir dille yazılan bu kısa kitapta ölümle dans eden bir yazarın ölümsüzleşen metnini okuyoruz.
KILICINI AL VE BENİMLE BU SERÜVENE KATIL,MÖSYÖ...
İçine şeytan kaçmış bir kadının nefretinin sınırları var mıdır?
Arkadaşın için neleri göze almazsın?
Bir kadının bir saniyelik kaçamak bir bakışı koskoca iki devleti birbirine düşürebilir mi?
Bir adam, sırf sevdiği kadın için ülkesini ve milyonlarca masum insanı savaşa sürükleyebilir mi?
Peki ya bir çocuk, sevdiği kadın için ölümle dans eder
328 syf.
10/10 puan verdi
Umut nedir, neye benzer? En dipte olduğunuz anda hayata tutunmanızı sağlayacak bir ip midir yoksa en karanlık gecelerde bile kara aksini düşüren bir ay ışığı mı?
Eva ile senfoni orkestrasında kemancı olan eşi Michal'in öyküsü masallardaki gibi başlamıştır? Ancak 1942 yılında Prag şehrini işgal eden Naziler, Michal'i ünlü toplama kampı Auschwitz'e sürgün ettiklerinde masal bir anda dehşet verici bir kabusa dönüşür. Eşine bir an önce kavuşmaktan başka bir şey düşünmeyen Eva, sonunda çareyi kocasının peşinden gönüllü olarak Auschwitz'e gitmekte bulur.
Öte yandan orada hiçbir şey hayal ettiği gibi olmayacaktır. Michal'den tek bir iz bile bulamaması bir yana, kampın insanlık dışı şartları altında yaşama tutunmak neredeyse imkansızdır. Dondurucu soğukla ve umutsuzlukla savaşan bedeni ranzasında tir tir titrerken, ona yardım elini uzatan ranza arkadaşı Sofie olur.
Sofie de Auschwitz'e oğlunu bulabilmek umuduyla gelmiştir. Artık bu iki kadın, bu cehennemde umutlarına ve hayallerine birlikte tutunacak, düşmanla dost olmak anlamına gelse bile birbirlerini kollayacaktır. Fakat Eva'nın bir mucize eseri hamile kalmasıyla ikisinin de hayatları tehlikeye girer. Bundan böyle tek bir amaçları vardır. Kendilerini olmasa bile çocuklarını koruyabilmek ve onlar göçüp gitse bile hikayelerini tüm dünyaya anlatmalarını sağlamak.
Gerçek hayatlardan uyarlanan hikayesiyle Kara Düşen Ay Işığı, ölümle yaşam arasındaki o ince çizgi üzerinde dans edenlerin yürek burkan öyküsü.
Keyifli okumalar...
