Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
Son tanıklar kuşlar nereye gittiler diyorsun
Sonra onları soyutun metafiziğinde kebaba çeviriyorsun
Sayı paniğini unutma
Depremi gökyüzünde değil yeryüzünde ara
Sen ölümü bir ayna gibi kullanıyorsun
Onunla arana perdeler çekiyorsun
Sen hayatı boşaltırsan
Ölüm aynasında aksin mi kalır
Ölümün tekdüzeliğine dalma yaşamın devrimciliğiyle gönen
Olumsuz sembollerle oyalanma yalın ve çıplak gerçeğe bak
Doğunun batının Orfeus ve Panlarını bırak
Çırpınma boşuna teslim ol kader virtüözlerine
Akıl mimarlarına irade atletlerine
Yalnız ölüm mezar kazmaz mezar kazılır ölüme de
Bir boydan boya bat batı selsebillerine
Yeniden doğ ol kendi kendinin ışıldağı
Kır seni senden eden eski bardağı
İzinden git çağın fatihlerinin
Merihe el uzatan olağanüstülükler erinin
Bir kere koptun geçmişinden geriye dönme
Eski sayrılıklar hummasına düşüp sönme
Lânet olsun arı beylerine diyebilirsin
Ama eninde sonunda onların gölgesindesin
Çıraklıkla ustalık arasında bir uçurum var
Düğünden düğüne değişir kurdelâlar
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leylâ dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belks'ın.
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikârsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en
IV
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layıkolmasam daUzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
Gelip düşte onu muştuladılar
En ulu insana yüklüsün diye
Yıkılan burçların sönen ateşin
Kuruyan Save’nin haberci dili
Yıldızlar billurdan avize gibi
Bir ev nur merkezi geldiğin gece
Bir zamanlar, olduğumdan daha yaşlı olmayı isterdim. Daha dingin, deneyimli, bütün olumsuz luklardan kurtulmuş, dünyaya yukardan, bilgece bakabilen biri. Belli yaşa gelmiş, tutkulardan arınmış, durulmuş oturmuş kadınlara hayranlık duyar, imrenirdim. Onların hayatlarının hesap sağlamasını yapıp kadınlık sınırını aştıklarını, gözyaşlarını arkalarında bıraktıklarını, sevilmeye fazla gereksinme duymadıkları için artık acı çekmediklerini düşünürdüm. Şimdi gençliğimde özlediğim yaşlardayım, ama hala olmayı umduğum kadın değilim. Bu modelin bana pek uyduğunu da sanmıyorum ayrıca. Olgunluğu niteleyen bütün iyi iyi niyetli sözcüklerin arasında başıboş dolaşıyor, yan yollara sapıyorum bu yüzden.
Hayatımın ortalarındayım. Yarısını yaşayıp bitirdim, yarısı olasılıkla önümde uzanıyor. Benim yaşımdaki insanlar orta yaşlı sayılıyorlar. Ama ben bazen buna inanmakta güçlük çekiyorum. İçimdeki genç kız, düşlerinden, coşkusundan büsbütün vazgeçmek istemiyor.
A: İnsan, eyleminde varoluşunu, kendini yansıtıyor.
D: Bir çocuk düşün. Sigara içen bir babası olsun. Ona biyoloji dersinde sigaranın sağlık üstündeki bütün olumsuz etkileri öğretilebilir. Sağlıklı yaşam için gerekli tüm bilgilerin bir listesi verilebilir.
Çocuk bunları öğrenebilir ve sağlıkla ilgili bir sınavda yüksek not alabilir. Ama çevresinde sağlık bir değer olarak yaşamıyorsa, rol modeli olacak, örnek alınacak insanlar sigara içiyor, ağır yağlı yiyecekler yiyor, her yiyeceğe tuz basıyor, spor yapmıyor, dişlerini fırçalamıyorsa, bu çocuk kendi davranışında büyük olasılıkla bildiklerini değil, gördüklerini söyleyecektir.
T: Yani biz insanlar aslında bilgimizi değil, varoluşumuzdaki inançlarımızı ve değerlerimizi yansıtıyoruz.