Yirmi altı yaşında ölmüş yazar. Ama öyle böyle ölmemiş; ölümün her aşamasını sindire sindire, hissede hissede, can çekişerek, yaşayarak, öyle aramızdan ayrılmış. Haliyle öykülerinde de sadece yaşadığı yıkım var. Çığlıkları kelimelerin içinden fışkırıyor adeta. İnsanlığın imdat çığlıkları... Havada asılı kalacağını ve aynı masada oturduğu
Peygamber efendimiz'in, babanızın dostlarına hürmet edin dediği hadis vardı aklıma o geldi. Belki birçok hikâye anlatıldı hepsini dinledik kıssadan hissemizi aldık. Fakat yeri gelince hissemizi heba ederek onların gönüllerini kırdık. Ölümün olduğu bir dünyada niye bu kadar yoruyorsak gönlümüzü,kitap etimolojik kökü olan "dostluk"a, daha
...
Ölümün kimseyi sevindirmedi
Atsız arabasız kalktı cenazen
Alçak gönüllü bir adamdın
Herkesten uzak yaşadın
Cami avlusunda
Ölümün de gürültüsüz olsun
(Rıfat Ilgaz - Cenaze)
Biraz inceleme, biraz paylaşım, biraz spoiler, biraz biraz hepsinden...
------------------------------------------------------------
“Bu yol Pasin’e gider
Döner tersine gider
Şurada bir garip ölmüş
KUŞLAR YASINA GİDER.”
Yazmış olduğu romanlarla tanıdığımız, Batılı anlamda ilk romanların yazarı, Servet-i Fünun'un öncü kalemi Halit Ziya, romanlardaki kurguların aksine, bu kez hayatın ona hazırladığı kurguya maruz kaldı. Kendi ifadesiyle "Ne kadar iyi yetiştirilmek mümkünse öyle yetişsin." dediği ve öyle yetiştirildiğine inandığı evladı Vedat, arkasında
Omuzlanınca tabutun
ilk defa kurtuldu ayakların topraktan;
pek muhteşem oldu medreseden çıkışın.
Bir dilim ekmeği çok görenler
yüzüne bakmayanlar
sağlığında dikildiler yol üstüne
bir selâmla ödediler bütün borçlarını...
Üzülme, gelmiyor diye çelenkler peşinden,
mevsimsiz oldu ölümün...
Ne olurdu bir kış daha bekleseydin,
bahar gelir çiçekler açardı...
Ölümün kimseyi sevindirmedi,
atsız arabasız kalktı cenazen.
Zaten alçakgönüllü bir adamdın,
herkesten uzak yaşadın
cami avlusunda.
Ölümün de gürültüsüz olsun!
Sayfa 48 - Çınar Yayınları, 2.Basım İstanbul Ağustos 2004Kitabı okudu
Baktıkça daha bir derinleşiyor gözleri
Salih çınar yapraklarını örtmüş yüzüne
Ben kalabalığun hüznünden topladığım bulutu
Bıraktım usulca tabutun üstüne
Ergül pusatsız bir soru caminin avlusunda
Ölümü bir başka ölümle düğümleyip çözerek
Sonuçlar çıkarıyor yaşamak adına...
Yakamızda bir dal suskunluk, bir boyun eğiş
Solgun fotoğraflardan bize bakan bir adam
Katıp anılarını ömrümüze, bedenini
Bir konuk gibi saygıyla uğurluyoruz toprağa
Üstümüzde gün ışığı, alnımızda rüzgar
Yaşamak hükmünü sürdürse de tenimizde
Herkes biraz kendi cenaze töreninde...