Meselâ bir barikatta dövüşerek meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken meselâ denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu?
Hep gül olur mu?
Reklam
Hayatımdan insanlar eksiliyor. Kalanlarsa  gidecekleri günü bekliyor. Endişe etme. Bu yolu sen kırk ayağının kırkı da kırılsa yürürsün. 10 yaşından beri bu diz kapaklarını üstü böyle... Şişer arada bir.  Şişsin de zaten. Ayağın taşa değsin ama tozdan kirlenmesin. Savunmasız savaşlarda ölür ölür dirilirsin. Nolacak bizim bu halimiz be kızım. Halimizde birşey yokmus ki be abi. Çok kolaydır terk edip gitmek. Bundan sonra daha çok kitap okuyacağım. Birinin zihnine girip cay içeceğim dertlesip sonra kapağını kapatip veda edeceğim. Kimse kimseye zarar vermeyecek alacak verecek olmadan... Oh temiz.. Ama mutlaka veda ederim. Vedasız ayrılık sevmiyorum. Kitap da olsa nazik davranmak gerek. . Ne okusam acaba? Kendimi sevmediğim zamanlarda kendime kötülük yapmaktan cekinmem. Ödül mü bu ceza mı? Onu bunu bırak da kim yedi ulan dolaptaki pastayı? Ayıp ayıp o benim hakkımdi. Afiyet olsun bogazinizda dursun. Hah buldum "Araz". Ne diyordu hatırla Yalnızım çünkü sen varsın "Gel", desen gelirdim Gittiğin uzakta bendim Aşka... Rüzgara... Ayrılığa... Zamana... Tamam bu kadar iblislik yeter. Yarına müslüman olacaksin. Bugün mutsuz olabilirsin yarına mutlu olacaksın. Olmak zorundasin.
304 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 10 days
Kitap sohbet havasında ilerlediği için keyifli bir okuma oldu.Konular ve geçişleri ilgi çekici hikayelerle ve alıntılarla zengin bir anlatımı var.İçerik olarak; 1.bölüm;Bilim, kuantum fiziği, parapsikoloji ve mistisizm konularından oluşmaktadır. "Kuantum fiziğinde bilincin rolü nedir?Gözlemci olan insanın sadece gözlemlemesi mi yoksa sonucu
Usta ve Çırak Sohbetleri
Usta ve Çırak SohbetleriSultan Tarlacı · Destek Yayınları · 201849 okunma
Birbirimize rastlamadan evvelki hayatımız sahiden birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş… Ne aradığımızı bilmeden aramak… Şimdi içim rahat, aradığını bulan bulan ve başka bir şey istemeyen biri gibi sükûnet içindeyim… Dünyada bundan büyük bir saadet olur mu?
Biliyorsunuz günümüzde bazı kimseler kabir azabının olmadığını söylüyorlar. Bu konuya da birtakım Kur'ân âyetlerini delil getiriyorlar. Kur'ân-ı Kerîm'in kabir azabına delâlet eden âyetleri üzerinde biraz duralım: Mü'min Sûresi 11. âyet: "Diyorlar ki “Rabbimiz sen bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin, günahlarımızı itiraf ettik. Bizim için bir çıkış yolu var mıdır? Buradaki "iki kere öldürdün ve dirilttin"den kasıt nedir? Kafir ve inkârci kul öldüğünde birinci ölüm; ruhun bedenden ayrılmasıdır. Kabre konulduğunda tekrar ruh geliyor, bedene giriyor, sorgu vaki oluyor. Münker ve Nekir melekleri ruh bedene tekrar girdikten sonra kabirde sorguda bulunuyorlar. Sorgunun bitiminde cehennemdeki yerini görmek suretiyle kıyamete kadar o azap içinde kalıyor. Mü'min Sûresi 46, Firavun ve hanedanı hakkında bir âyet: "Onlar sabah akşam ateşe arz olunurlar. Kıyamet koptuğu gün Firavun'un ailesini azabın en şiddetlisine sokun denilir." Ayetin ifadesi çok açık, kıyamet kopmadan önce Firavun ve ailesi ateşe arz olunuyor. Nasıl oluyor bu? Kabirde o pencere açılıyor ve "İşte gideceğiniz yer burasıdır" diyerek azap olunuyorlar. Kıyamet koptuğu zaman da “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun" denilir ki o da cehennem azabıdır. Bundan daha açık bir delâlet olur mu? Kıyametten önce sabah akşam ateşe arz olunuyor, Kıyamet kopunca da azabın en şiddetlisine sokuluyorlar. Tevbe Sûresi 101. âyet: “Onlara iki kere azab edeceğiz. Sonra onları büyük bir azaba muhatap edeceğiz."
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.