Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
_Tanrı, ilk ateisttir. E. Hubbard _Din, gönüllü köleliktir. Herzen _Burada bir ateist yatıyor. Giyinip kuşanmış hazır, ama gidecek bir yeri yok; ne cennet ne de cehennem. Mezar taşı _Çürümüş bedenimden çiçekler çıkacak ve ben de onların içinde olacağım. E. Mumch _Bir zamanlar ateist olmak istemiştim. Artık vazgeçiyorum. Adamların tatili yok! H.
İzmirli Abdullah amca diye tanınan salih bir insan vardı.1945 li yıllarda genç bir delikanlı iken Adana’ya gitmiş.Sâmi Efendi hazretlerini sora sora arayıp bulmuş ve mânevî dersini o yıllarda almış güzel bir insan.O güzel insan, 1950’li yıllarda İstanbul’dan Medine-i Münevvere’ye hicret etti.Ömrünün sonuna kadar o kutlu beldede yaşadı ve o mübarek
Reklam
Sanat Felsefesi, Estetik, Schiller, Ressamlar
_Alçak bir takım ihtiyaçların tatmini için kullanılan yetenek, güya artistik bir şekil verir kirli bir muhtevaya. Sanatçı, zayıflık ve kötülükle insanları aldatır ve kendilerini aldatmalarını kolaylaştırır. Sahtekârdır çünkü manevî susuzluklarını temiz bir kaynaktan doyurduklarına ikna eder onları. Sanat’ın nimetinden mahrum kalınan böyle zamanlar
_Kadın olsam hayat kadını olurdum. _Bir çiçeğe konan kelebek olmaktansa, bir boka konan sinek olmayı tercih ederim. _Kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıydım. _Beni soğuk, kibirli, ukala falan bulduysanız sizi sevmemişimdir. Sevdiğime kedi gibi olurum ben. _Yeterince dürüstsen, fazlasıyla
Günün birinde, Fazıl'ın aynı "delikanlı" sevgilisi, bir başka kitap ister. Bu kez de "kadınları" öğrenmeyi arzulamıştır ve Fazıl'a "Yaz!.." diye emreder. Fazıl sevgilisinin ayaklarına kapanır, "Yapma" der. "Ben kadınlardan anlamam, onlarla hiç ilişkim olmadı, beni zora koşma, yazamam...". Ama delikanlı serttir: - "Ya yazarsın, ya da seni terkeder, gider düşmanlarınla beraber olurum...". Çaresiz kalan Fazıl kalemi-kâğıdı alır ve Hubanname'de erkeklerini anlattığı milletlerin, bu kez o kadınlarını yazmaya çalışır... İlginç olan taraf, İstanbul'dan çok uzak ülkelerde yaşayan kadınların geleneklerini, davranışlarını ve giyim-kuşamlarını, gerçeğe çok yakın biçimde, başarıyla sergilemiş olmasıdır. Özellikle İstanbul kadınları için yazdıkları, o dönem Osmanlı başkentinin sosyal hayatını gösteren bir ayna gibidir, İstanbul kadınlarını dörde ayırır Fazıl... Dinine bağlı, namazında-apdestinde olanlar; hafif işveliler; fahişeler ve lezbiyenler... Risalenin sonuna da, mahalle baskınını, kadınlar hamamını, Anadolu halkının gerdeğe girişini, aşırı cinsel ilişkinin ve nikâhın "zararlarını" sözkonusu ettiği manzumeler ekler.
Sayfa 121 - İnkılâp KitabeviKitabı okudu
Koku alma yeteneği, tuhaf bir görme duyusudur. Bilinçüstünün ansızın çiziverdiği duygusal manzaraları o çağırır. Bu çok sık başıma gelir. Diyelim ki bir sokaktan geçiyorum; hiçbir şey görmüyorum, daha doğrusu etrafımdaki herkes nasıl görüyorsa öyle görüyorum. Bir sokakta yürüdüğümü bilirim, iki tarafında insanoğullarının inşa ettiği birbirinden farklı evleriyle var olduğunu ise bilmem. Ve derken bir fırından burnuma ekmek kokusu gelir, içimi bayıltacak kadar tatlı bir koku: Çocukluğum o uzak mahalleden gelip o dakika karşıma dikilir; gözümün önüne başka bir fırın gelir, dosdoğru, ölümüne tanık olduğumuz ne varsa barındıran bir periler ülkesinden fırlamış bir fırın. Diyelim ki bir sokaktan geçiyorum; ansızın, daracık bir dükkânın eğik tezgâhına dizilmiş meyvelerin kokusuyla dolar hava: Ve nerede, ne zamandı, bilemiyorum ama, köyde kaldığım kısacık dönem ağaçlarıyla geliverir, yüreğime huzur verir - bir çocuk yüreğidir göğsümdeki. Bir sokaktan geçmekteyimdir; ve bir anda altüst olurum, bir marangozhaneden yükselen odun kokusu yüzünden: Ey sevgili Cesârio!* Karşımda belirirsin, nihayet mutluluğa kavuşurum ben de, çünkü anılar sayesinde biricik gerçekliğe, edebiyata geri dönmüşümdür. * Şair Cesârio Verde.
Sayfa 343 - Olaysız Bir Özyaşam Öyküsü, 268 H.K. Başlangıç metniKitabı okudu
Reklam
alıntıyı bölemedim...
Sabiha Gökçen Balkan turuna çıkmadan önce Savarona’da dinlenmekte olan Atatürk’ü ziyaret etmiştir. Anılarında bu ziyareti şu şekilde anlatmaktadır: “16 Haziran 1938 yaşamımın bir başka renkli tarihidir bu.. Balkan turum başlıyordu.. İlk ziyaretim Atina olacaktı. Atatürk çok arzu ettiği hâlde beni geçirmeye gelememişti. Sabahtan bunu denemiş,
Sayfa 234 - Halk KitabeviKitabı okudu
Babam Bekir Berk Ertuğrul Hakan Berk BEKİR BERK’İN ilk eşinden oğlu, Ertuğrul Hakan Berk’tir. O da babası gibi bir avukat. Balıkesir Barosunda görev yapıyor. Hakan Berk, babasıyla ilgili hatıra, bilgi ve belgeler konusunda bize yardımlarda bulundu. Bize gönderdiği hatıralarda, ilk kez duyacağınız ilginç anekdotlar da var. Oğlunun kaleminden Bekir
Enderunlu Fazıl'ın Hubanname'den Sonra Kaldığı Durum
Aradan bir süre geçer. Hubanname artık elden ele dolaşan, misraları ezbere okunan bir kitap olmuştur. Günün birinde, Fazıl'ın aynı "delikanlı" sevgilisi, bir başka kitap ister. Bu kez de "kadınları" öğrenmeyi arzulamıştır ve Fazıl'a "Yaz!.." diye emreder. Fazıl sevgilisinin ayaklarına kapanır. "Yapma" der. "Ben kadınlardan anlamam, onlarla hiç ilişkim olmadı, beni zora koşma, yazamam...". Ama delikanlı serttir: "Ya yazarsın, ya da seni terkeder, gider düşmanlarınla beraber olurum...". Çaresiz kalan Fazıl kalemi-kâğıdı alır ve Hubanname'de erkeklerini anlattığı milletlerin, bu kez o kadınlarını yazmaya çalışır... İlginç olan taraf, İstanbul'dan çok uzak ülkelerde yaşayan kadınların geleneklerini, davranışlarını ve giyim-kuşamlarını, gerçeğe çok yakın biçimde, başarıyla sergilemiş olmasıdır. Özellikle İstanbul kadınları için yazdıkları, o dönem Osmanlı başkentinin sosyal hayatını gösteren bir ayna gibidir, İstanbul kadınlarını dörde ayırır Fazıl... Dinine bağlı, namazında-apdestinde olanlar; hafif işveliler; fahişeler ve lezbiyenler... Risalenin sonuna da, mahalle baskınını, kadınlar hamamını, Anadolu halkının gerdeğe girişini, aşırı cinsel ilişkinin ve nikâhı "zararlarını" sözkonusu ettiği manzumeler ekler. Ve ortaya "Zenanname", bugünün Türkçesiyle "Kadınlar Kitabı", çıkar...
Bana da 'yapamazsın' dediler! Ben de en büyük hayalimi gerçekleştirmemi çevremdekiler tarafından 'mantıksız' bulunan bir seçimime borçluyum. Benim kişisel gelişim uzmanı olma serüvenim de o günün şartlarında çok 'mantıksız' görünen bir karardı. Durum özetle şöyleydi: O dönem Türkiye'nin en yüksek puanla öğrenci
Sayfa 125Kitabı okudu
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.