Bir Dosttan...
Yummak için açtık gözlerimizi, kalkmak için oturduk, gitmek için geldik, ölmek için doğduk. Dünya bir uğrak yerinden başka bir şey değil dostum. Topraktan var edilip toprağa karışmak yeniden, O’ndan gelip O’na gitmek için var edildik de bu beden ruhumuza bir elbise gibi giydirildi. Adem iken âdem kıldı bizi.
Dostum, bilirsin
Allah Resûlü yaşı küçük olanları ordudan ayırıyor. Efendimiz "Ey Bera b. Azib, ayrıl." dedi. Bera on ila on iki yaşlarında idi. Bera ağlayarak ayrıldı. Sonra, ileride büyük bir hadis alimi olacak olan ve bize tam 1170 tane hadis rivayet eden o gün için on bir yaşındaki Ebu Said el- Hudri'ye döndü ve onu da ayırdı. Sonra dokuz ila on yaşlarındaki Cabir b. Abdullah'ı, sonra on beş yaşlarındaki Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'ı da ayırdı. Her ayrılan hıçkırıklarla ağlıyordu. Bu çocuklar neye üzülüyorlardı. Mahrum oldukları oyuncaklara mı, gidemedikleri internet kafelerine mi, yoksa keyif çatacakları seyahatlere mi? Hayır, her biri bu işin sonunun ne olacağını çok iyi biliyor, gidip de gelmemenin, varıp da dönmemenin olduğu bir cenk meydanına doğru yola koyulacaklarının iyice farkındaydılar. Ama yüreklerindeki aşk onlara hiçbir şeyi düşündürmüyor, tek dertleri Allah ve
Resûlü uğruna cihad meydanına çıkmaktı.
Sıradaki kitabım, ben gibi sıkı kahve tiryakileri için! Neden böyle bir kitabı okuma gereksinimi duyduğumu, Selim İleri'nin adeta beni tanımlayan şu cümleleri ile açıklamak istiyorum:
"Kahveyi sevenler, sadece kendisini değil, kokusundan alet ve edevatına, sohbetinden edebiyatına kadar her şeyini sever, iyi kahve içebilmek için cefa çekmeyi