Benim ülkemde ‘modernlik’ ve ‘dindarlık’ öyle bir ayırıma ve tanımlamaya tâbi tutulmuştur ki, modernlik, İslam’dan mümkün olduğunca uzaklaşmak şeklinde yorumlanmış ve yüceltilmiş; dindarlık ise, yobazlıkla aynı şey sayılmış ve küçük görülmüştür.
Bana söyle
yüz seksen derecedir diyorlar bir üçgenin iç açıları toplamı,
ama kaç derecedir acaba bir insanın iç acıları toplamı,
hiç hesaplayan var mı bunu...
Ben öfkeli bir adamım bayım. Benimle tartışmaya kalkmayın, sizi doğduğunuza pişman ederim. Allah bana keskin bir zekâ ve sivri bir dil vermiş. (Ya da sivri bir zekâ ve keskin bir dil - bunu ilerde netleştiririz.) Niye verdiğini bilmiyorum; ama vermiş işte. Hele başkalarının yanında asla tartışmayın benimle. Zaptedilmesi çok zor bir gururum vardır ki, keskin zekâmı ve sivri dilimi onun emrine verdim mi (ya da sivri zekâmı ve keskin dilimi - her neyse) artık işiniz bitmiş demektir.
∆
«Sizi sevmiyorum ey insanlar!»
∆
İlk cümlesinde bile kendimi bulduğum :) , bitmesin diye azar azar okuduğum, güldürürken düşündüren nadir kitaplardan. Çok ciddi eleştiriler ve tespitler yaparken okuyucuyu kesinlikle sıkmıyor. Her bölüm bir tarihte yazılmış. Misal ilk bölüm 1 aralık 2006 , tıpkı günlük gibi.
Kitabı okumaya başladığımda da okurken