İki Mebus
Fakat biz, o vakitki gençler galebe çaldık, istifade ve taklidi kabul ettirdik. Avrupa medeniyetini, garbın terakkiyatını titremeden, çekinmeden kabul ediverdik. Nasıl tabir edeyim? Maraz-ı harabîyi tedavi için bütün eczaları bizzat yapmak ile, bizzat kimyahaneler inşa ve asırlarca çalışmakla iştigal etmedik. Devalar icat ve tertibine kalkmadık. İlacı müstahzar bulduk. İşte bu haricî ve müstahzar hapı şüphelenmeden, tiksinmeden yuttuk ve şifayâb olduk.
Sayfa 119
İki Mebus
Ne vakit ki insan edebiyattan nefret hissetmeye, kafiyeler, mısralar nazarında boş, vâhi, muacciz görünmeye başlar, ihtiyarlığın soğuk kemikten iskelet elleri onun kalbine uzanmış demektir.
Sayfa 116
Reklam
İlkbahar
Ah bilsen ki bütün saadetler , bütün baharlar, bütün telezzüzler ne kadar aldatıcı ve fâni rüyalardır!.
Sayfa 102
Efruz Bey bugün, dün söylediklerinin zıddını anlatıyor, yarın büsbütün başka fikirler ortaya atıyordu. Hareli kumaş gibi mütemadiyen rengini değiştiriyor, amma yine muayyen iki üç renkten dışarı çıkamıyordu. Bucaklılar, "Efendim, dün buyurmuştunuz." deyince, "Evet, inkâr etmiyorum. Fakat bugün böyle buyuruyorum" diye mukabele ederdi. "Dün gece okuduğum kitaplar fikrimi değiştirdi. Ben eşek miyim, sizin gibi daima bir fikir üzerinde ısrar edeyim!"
Sayfa 129Kitabı okudu
Bucak'ta terimlerin büyük bir derin anlamlılığı söz konusuydu. Evvel zamanda nasıl ayet, hadis olmayan Arapça cümle müthiş bir kuvveti haizse, bugün de (hatta hiç tarifine ihtiyaç gösterilmeyen) rasgele istilah aynı korkunç, müthiş kuvveti haizdir. Kalbur samandayken ayet, hadis olmayan bayağı Arapça cümlecikle koca padişah ve imparator nasıl kesilirse, bugün de hakikatte manası olmayan uyduruk terimle en çetrefil mesele halledilir, en meşhur bir adamın cehaletine hükmedilir, yani manen kafası kesilirdi. Efruz Bey işte bu istilah cellatlarından biriydi, münakaşaya girişti mi, istilahlar atmaya başlar, bu atılan şeylerin karşısında kırk ikilik gülleler gibi hiç-bir mantık; malumat blokhavzı dayanamazdı.
Sayfa 126Kitabı okudu
Reis, Efruz Bey'in galebesinden sapsarı kesilmişti. Bu Türklerin Cicero'nuydu. En tabii fikri küçük bir imayla dâhiyane mantıkla silip süpürüyor, en basit hakları korkunç cinayetler gibi gösterebiliyordu.
Sayfa 118Kitabı okudu
Reklam
Ah, fakat kıskançlık... İşte insanlığın en kötü kusuru... Her âlim gibi, onu da kıskanmaya başlamışlardı.
Sayfa 117Kitabı okudu
Kitabı açıp okuyup söyleyenler hep cahildir. Kitaptan okuyup söyledikten sonra konferansçılığın ne ehemmiyeti kalırdı? Kitapta olan şey zaten söylenmiş demekti. İsteyen alıp okur yahut her kim isterse bu kitabı verir, okutturur, dinlerdi. Marifet, okumadan söylemekti.
Sayfa 116Kitabı okudu
"Bırak insanı aptallaştıran şu kitapları" dedim. "Hayata bak, gez, toz... Hayatı oku."
Sayfa 105Kitabı okudu
Politika, avama, âdî adamlara mahsustu. Bu âdî, ne oldukları belirsiz adamlar birbirleriyle boğazlaşa boğazlaşa nihayet, didinmelerinden vazgeçeceklerdi. Memleketi idare etmek için mutlaka bir gün asilleri çağıracak, "Gelin! Bize emredin." diye yalvaracaklardı.
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.