Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bütün kız anneleri böyle düşünüyor galiba.
Efendisiz, kumandasız, amirsiz, emirsiz bir hayat istiyorum. Pamuk’un ahır avlusunda geçirdiği mesut, gamsız, rahat, sakin, tatlı hayatı istiyorum. Annem diyor ki: “Dünyanın nizamını bozacaksın, her kadına mutlaka bir erkek lâzım!"
Cevab vermiyor. Büyük, mahzun gözlerini göz- lerime dikiyor. Öyle duruyor. Bakışında o kadar güzel, o kadar hassas bir durgunluk var ki... Soru- yorum : Neden öyle bakıyorsun? Cevab vermiyor. Sanki ağlayacak... Kalbim çarpmağa başlıyor. Acaba bir kıskançlık vehmi mi?... Fakat mümkün değil... Sağ gözünün kirpiklerinde büyücek bir inci parlamağa başlıyor. Dönüyor, kalkıyorum. Alnından öperek tekrar so ruyorum : Söyle sevgilim, senin elemin ne? Senin yazdığın ne? Eski hatıralarım... Neden Türkçe yazıyorsun, Ermenice fena mi? Kaba mi, adi mi?... Diyor. Kirpiklerinden kopan inci yanağına düşüyor. Oh, necib kadın anasının lisanını seven bütük kadın... Türkçe'yi kıskanıyor, Anlıyorum; Türkçe'yi kıskanıyor. Yine anlıyorum ki, kadınlar olmasa aşk, aile, saadet olmadığı gibi, milliyetler de olmayacak. Biz insanlar dünyada sefil, ahretsiz, şanssız, reka- betsiz, miskin, perişan bitkiler gibi gelip geçecektik. Bize aşkı öğreten kadın aileyi de öğretiyor. Ailede mukaddes milliyet duygularını bizim dimağımıza ekiyor.
Reklam
Diyor ki, namussuz, alçak, korsan İtalyanlar, bizim haberimiz yokken, aramız kendileriyle iyi iken, bizim dostlarımız iken birdenbire vatanımıza hücum ettiler. Oradaki silâhsız adamları, ihtiyarları, kadınları, kızları, çocukları top gülleleriyle öldürdüler. Vatandaşlar! Onlar büyük ve kavî zırhlılarına güveniyorlar. Fakat onların zırhlıları varsa bizim de mukaddes bir hakkımız vardır. Ve bu, onların zırhlılarından daha kuvvetlidir.
Sayfa 144 - Cedit Neşriyat/2.KitapKitabı okudu
Annem diyor ki: - Dünyanın düzenini bozamazsın, her kadına mutlak bir erkek lazım. - …….. Eğer bu doğruysa babamın kahrı yeterli değil mi?
Esirler topa elini sürdüler. Deliğini aradılar. Bulamayınca sarsıldılar. Sonra kızardılar. Birbirlerine bakıştılar. Öyle kaldılar. Kolların, çarpazlayarak yere bakan kale kumandanı titreyerek mırıldandı. Arslan Bey, tercümana baktı. "Ne diyor?" "Bu mertlik değil... diyor." "Ona sor ki: Henüz bir kere patlamayan bir toptan korkarak, hemen teslim oluvermek mi mertliktir?" Tercüman sordu. Kale kumandanı, gözlerini yerden kaldırıp cevap veremedi. Asilzadeler, şövalyeler, birbirlerinin yüzlerine bakmaya cesaret edemediler, ani bir ölüm darbesiyle vurulmuş gibi oldukları yerde dönüp kaldılar. Bir güllesiyle kaleyi yıkacak olan bu korkunç top, siyaha boyanmış kocaman bir kütükten başka bir şey değildi!...
Horozlu kümes lazımsa!.. Kendi köşkümüzde su mu çıktı? Ben horozsuz bir kümes, yani kocasız bir ev istiyorum. Efendisiz, kumandansız, amirsiz, emirsiz bir hayat istiyorum. Annem diyor ki: -Dünyanın düzenini bozamazsın, her kadına mutlaka erkek lazım! -……
Reklam
"Diyor ki: "Çocuklarım,siz her gün değişeceksiniz. Her gün siz büyürken ,dimağlarınız ,fikirleriniz de büyüyecek;her gün fazilete yaklaşacak,idraksiz , şuursuz geçen günleriniz için teessüfler edeceksiniz. Düşündüklerinizi ,duyduklarınızı beş on dakikaya acımayıp yazınız. Yarın yazdığınızı öbür gün bilmeyeceksiniz. Bir sene evvel yazdığınızı öbür sene okurken ne kadar değiştiğinizi anlayarak hayretler içinde kalacaksınız..."
KÜTÜK
" Ne diyor?" “ Bu mertlik değil... 'diyor. " " Ona sor ki :' Henüz bir kere patlamayan bir toptan korkarak hemen teslim oluvermek mi mertliktir?' "
Sayfa 113 - BİLGİ YAYINEVİKitabı okudu
Türk Ocakları Ankara Şube Başkanı TÜRKÂN HACALOĞLU’nun toplantıyı açış konuşması “20 yıl önce ebediyete gönderdiğimiz Türk milliyetçilerinin Galip Abisi için bugün burada toplanmış bulunuyoruz. Siz Galip Abi dostları, hepinize ‘Hoş geldiniz.’ diyorum. Bugünün anlamı benim için çok önemli. Çünkü çok değer verdiğim üç önemli şahsiyet şu anda
Biz gülelim  karşımızdaki gülmesin. Biz selam verelim karşımızdaki almasın. Biz nazik olalım karşımızdaki olmasın. Biz iyilik yapalım karşımızdaki kıymet bilmez olsun. Hiç önemli değil ben kendim için yapacağım çünkü yaptığımdan en çok ben mutlu olacağım. Öbür türlü çekilmez bir azabın içerisine girerim. Ömer Seyfettin'in Yüksek Ökçeler kitabındaki hikayeyi tekrar hatırlatayım: Genç yaşta dul kalmış bir hanımefendi, maddi varlığı yerinde. Bir baş dönmesi başlıyor. Bir gün doktora gidiyor. "Çok yüksek topuklu ayakkabı giyiyorsunuz bunları çıkarın" diyor doktor. Kadın yüksek topuklarını çıkarıyor ama sonrasında başına gelmeyen kalmıyor Aşçısını hırsızlık yaparken yakalıyor, şoförünü hizmetçisi ile yakalıyor, bahçıvanını para çalarken yakalıyor, onları atıyor, başkaları geliyor tekrar aynı şeyler, tekrar aynı şeyler. Sonra yeniden yüksek ökçeleri giymeye başlıyor. Diyor ki " Başım dönüyor ama kalbim yorulmuyor boş ver. " karşımızdakinin suistimal edeceğini bilsek de biz iyi niyetle yaklaşalım problem değil. Kalbimizin yorulmasından daha kötü değildir başımızın dönmesi. Kalp yorgunluğu, bir gün sevemez hale gelmek, güvenemez hale gelmek Her şeyden beter bir ıstıraptır.
Reklam
Eski toprağın hali bir başka
Tekrar sordu: - Söyle yavrum o roman ne diyor ? Genç kız büyük gözlerini kaldırdı kitabı dizlerine indirdi nazik bir şive ile + Büyük anneciğim Fransızca bir roman işte, dedi. Lakin büyük nine merak ediyordu. Mutlaka anlamak istiyordu. - Adı ne ? + De jen şante . - Ne demek ? + Sevinçten saadetten mahrum kadınlar demek. - Onlar kimmiş ? + Biz Türk
Ben horozsuz bir kümes, yani kocasız bir ev istiyorum. Efendisiz, kumandansız, amirsiz, emirsiz bir hayat istiyorum. Annem diyor ki “Dünyanın düzenini bozamazsın, her kadına mutlaka bir erkek lazım!” Eğer bu doğruysa babamın ezmesi yeterli değil mi? Yeni kümeslere tıkılmakta, yabancı horozların gagalarını yemekte anlam ne?
Annem diyor ki: -Dünyanın düzenini bozamazsın, her kadına mutlak bir erkek lazım. Eğer bu doğruysa babamın kahrı yeterli değil mi?
Sayfa 20 - İnkılap KitabeviKitabı yarım bıraktı
Aşk Dalgası
"Her yerde başlı başına bir çevre, bir sosyal vicdan vardır ki, bütün fenlerin, mantıkların, ilimlerin, felsefelerin karşıtı olarak, en mutlak ve zalim bir tarzda, hükmünü sürer. İşte bizim semtimizde, Türklerin semtinde de aşk şiddetle yasaktır. Bir cehennem makinesi, bir bomba, bir kutu dinamit kadar yasak... Bir Türk on dört yaşına girdi mi annesinden, ablasından, kız kardeşinden ve nihayet teyzesinden ve halasından başka bir kadının yüzünü göremez... O halde kimi sevecek? Hiç. Bu çevrenin, bu sosyal vicdanın kuvvetini, dehşetini sana nasıl anlatayım? Adını unuttum, bilmem hangi filozof; Allah'ın insanlar üzerindeki etkisinden, insanlarla ilişkisinden, ahlakından bahsederken. "O, sosyal çevreden başka bir şey değildir..." diyor. Ben bu sözü biraz doğru buluyorum.”
23 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.