Bahçenin nihayetinde, kara çamlar arasında yaptırdığı kütüphane, sanki gizli bir mabetçik... Gününün yarıdan ziyadesi burada geçer. Kitapların tozunu alır. Ciltleri okşar.
İnsanın kendi nefsinden nefret etmesi kadar dünyada azap verici bir şey yoktur, sanıyorum! Yıllarca rollerine, yalanlarına aldandığımız bir arkadaştan -adiliğini, alçaklığını sezince- hemen ayrılırız.Aşkta da böyle... Mabut gibi taptığımız vücudun bir lekesini keşfedince birdenbire soğur, hatta ona düşman kesiliriz.Fakat kendimize... Ne yapabiliriz? Hiç! Ahlak telakkisinin ruhumuzda tutuşturduğu "iyilik, doğruluk, güzellik" ideali yavaş yavaş kararır.Bu üç alevli erirsen meşale sönünce artık karanlık bir çöle düşeriz.Hayvanlaşırız.Halbuki hayvanlık ne kederli bir yaşayıştır! Mefhumsuz, gayesiz, muhabbetsiz, mukaddesatsız bir hayat! "İyi" yok, "doğru" yok, "güzel" yok... İşte bugün benim de ruhumdaki ilahi meşale söndü.