Bu ülkeyi, bu ülkenin insanlarını ve tüm insanları en fazla devrimciler sevdi. KIZILDERE Ancak davası uğruna yaşamını feda eden devrimcilerimiz, Türkiye’nin bütün sorunlarının kaynağının İslam olduğunu bilmiyorlardı. Yani sorunun kaynağını tam tespit edemediler. Bizim sorunumuz Amerika değildi. Bizim sorunumuz İslam’dı. Bu toprağın insanını
Çağ, Yok Oluş, Benlik, İslam, Roşa
_TARİH ÖNCESİ DEVİRLER_ _İnsanoğlunun ortaya çıkışıyla başlayıp, yazının icadına kadar geçen dönemdir. Taş ve Maden Devri olarak ikiye ayrılır. _1-Taş devri_ _a)- Eski Taş – Paleolitik devir: (M.Ö.2,5 milyon - M.Ö. 12.000) (avcı ve toplayıcı). Karain, Beldibi ve Belbaşı. Paleolitik Döneme ait ilk izlere İspanya’daki Altamira, Fransa’da Laskö
Neden alim yetiştiremiyoruz? Prof.Dr. Mehmet Akif Koç’un konuşmasından geniş bir özet sunuyoruz: Hicri ilk üç asırda ne zaman ne gerekmişse ulema onu görmüş ihtiyacı karşılama teşebbüsüne girişmişler. Mesela Hicri dördüncü asırda İbn-i Nedim’in fihristiyle karşılaşıyoruz, daha önce yok. Dört asır boyunca bütün alanlarda ilim kaleme alınmış,
Cephede vaziyet iyi değildi. Düşman ilerliyordu. Faysal kuvvetlerinin Mafrak İstasyonu’ndaki üç cephane vagonunu ateşleyeceklerini haber aldım. Haberi, derhal Dera’da bulunan Mersinli Cemal Paşa’ya bir raporla arz ettim. Bizimkiler de cephaneye yetiştiler. Son süratle raporu yetiştiren eski bölüğün eratından beş eri, ceplerindeki altınları vermek
Modern Parababalarının en büyük silahı, elinde bulundurduğu tüm yazılı ve görsel medyadır. Gün boyu 24 saat, durup dinlenmeden yayın yapan bu medya kanallarının ortak özelliği, hepsinin beyin yıkama araçları oluşlarıdır. Haber kanallarından eğlence kanallarına, magazin kanallarına, spor kanallarına varıncaya kadar hepsi ya doğrudan ya da dolaylı
İNSANIN TAM ZIDDI GENE KENDİSİDİR! Bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı veremez, özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar. Unutamamak. Belleğin kaçınılmaz intikamı. Herhangi bir iz taşınıyorsa eğer, bu bir zamanlar bir yara açıldığındandır. Yaşadığımız anları dondurup cümlelere dökme çabası, çiçekleri kurutup kitap yaprakları arasında
Binlerce yıldan daha uzun süre bir imparatorluğa başkent olmuş bir şehrin yirmi dört saat içinde, mağlup edilenlerinkinden tamamıyla farklı bir dile, rakip bir dine ve geleneklere sahip bir millet tarafından kurulup geliştirilen bir devlete başkent olması, tarihte sık rastlanan bir olay değildir. II. Mehmet'in fethini izleyen değişiklikler ani olduğu kadar çok da büyük olmuş olmalıydı. Ve yaptıkları Fatih'e büyük itibar kazandırmıştı. O günden bu güne Kostantiniye'de Hristiyan veya Yahudilere hiçbir şekilde zulüm veya eziyet yapılmadığına inanıyorum. İstanbul'u', Galata ve Üsküdar'ı bir arada düşünürsek, burada bugün belki Hristiyan nüfus Müslüman nüfustan daha kalabalıktır. Bunun nedeni ise Türklerin genelde yeteri kadar takdir edilmeyen hoşgörü geleneğidir. Tabii ki başlıca kiliseler camiye dönüştürülmüş, haç yerini hilale bırakmış; ermişleri, azizleri ve melekleri tasvir eden sayısız fresk ve mozaik, çoğunlukla kalıcı şekilde, kalın bir kireç tabakasıyla çarçabuk örtülmüştü. İslam dininin mutlak sadeliği onların yerine Allah, Muhammed, Ebu Bekir, Hasan, Hüseyin, Ömer, Osman ve Ali isimlerini yerleştirdi. İstanbul ve belki de bütün İslam dünyasındaki camilerin içi Arap harfleriyle yazılı bu sekiz ismin muhteşem hatlarını taşıyan levhalarla süslenmiştir.
Sayfa 7 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Peygamber Hz. Muhammed’in Halefleri
Ümmetin siyasi yönetiminde hilafet, Müslümanların yaratıcı dehasının ürünüdür. Kuran’da yer alan veya Peygamber tarafından verilmiş ve rehberlik sağlayacak herhangi bir talimat olmamasına rağmen, birkaç saat içinde, altısı Arap hanedanları yönetiminde olmak üzere, neredeyse on üç yüzyıl sürecek olan bir kurum yaratılır. Peygamberin en yakın dostu
Sayfa 132Kitabı okudu
Dimitri hikâyenin sonuna doğru ilgisizleşmeye başladıysa da saygılı bir oğuldu. Belli etmedi. Bu uyduruk hikâyesine inanacak değildi. Hem zaten taşın bir işe yaramadığı dedesinin bunca zamandır süren icraatlarından da belliydi. Taşa yeniden baktı; mavi damarlı taş parçası üzerindeki dualar ve haçla bir tür saygınlık yayıyordu. Yavaşça cebine atarak evden hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladı. Manastırın dışında geçirdiği her saat üzerinde bir kirlenmişlik hissi uyandırıyordu. Cebindeki taşı bir daha yokladı. Dedesinin yatağı ve günahlarıyla kirlenmiş bu taşı manastıra götürmek çirkindi. Kurtulmalıydı ama üzerinde dualar yazılı bir nesneyi dereye fırlatmak da içinden gelmedi. Birden karşısında köyün demircisi Stephan’ı buluverdi. Çocukluk arkadaşı, beraber bahçelerde koşuşturup ağaçlardan meyve çaldıkları arkadaşıyla arasına manastırın dünya dışı kutsallığı girivermişti. Stephan ona başka birisi gibi davranıyordu ne zamandır. “Stephan sana bir hediye vermek istiyorum.” Cebinden taşı çıkarıp şaşkın demircinin avuçlarına bıraktı. “Öylesine bir taş değil. Bak üstünde dualar yazılı. Moğolların yerle yeksan ettiği Kiev’deki Aziz Vladimir Kilisesi’nden bir hatıra bu. Sende kalsın. Uğur getirir.” Stephan bir bu beklenmedik hediyeye bir de Dimitri’ye baktı. Okuma yazma bilmiyordu elbette ama değerli ve kutsal bir nesneyi hemen tanırdı. Taşı öptü. Bahar kokusu yakınlarda bir yerlerde tomurcuklanan kayınların mırıltısını ta manastıra kadar ulaştırıyordu.
Sayfa 91 - Dobruca, 1428Kitabı okudu
704 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Günaydın, mutlu pazarlar. Bir yazarda en son kitabı okurken onun en iyilerden olmasını isterim. İyi bir kitapla final yapayım, tadı damağımda kalsın ve yeniden bir kitabıyla karşılaşırsam da rahatça okuyayım isterim. İşte tam bu noktada hepimizin gördüğü üzere 700 sayfalık bir kitap var. Almanya’da başlıyoruz kitaba ama şu an benim için en
Yanık Yüz
Yanık YüzOsman Aysu · İnkılap Kitapevi · 199950 okunma
Resim