Düşünmek, düşünmek, düşünmek... Ama nasıl düşünmeliyiz? Soru cevap şeklinde güzel bir diyalogla izahı çalışılan anlatım gerçektirilmiş. Bazı yerleri eksik bıraktığını düşünüyorum. Genel olarak temel fikriyatı yeterlice vermiş, anlatmış. Anlayabilene...
Yanlış olan bir şeyi düzeltmek ve soğuk demiri dövmek için harcayabilecek daha fazla zamanım yok. Sana samimi davrandım ama siz samimi insanları sevmezsiniz.
Ve uzunca düşün, belki sana melekût âleminden bir pencere açılır da biraz nasiplenirsin. Sana oradan bir kapının açılacağını sanmıyorum çünkü sen hakikatin bilgisini ancak görmediğin, kayıp bir imamdan bekliyorsun.
Yamalı elbise veya yünlü kaftan giyen bir Türk gördüğünde, onu sufi ya da fakih sanırsın. Bir başkası aba giyip külah taksa onu da Türk sanırsın. Kuruntuların seni şeylerin özüne göre değil, görüntüsüne göre karar vermeye zorluyor.
Evren ve insan özü gereği ne var olmak ne yok olmak durumundadır. Bugün var olmuş olmaları özlerinin gereği değil, onları var eden yaratıcı iradenin gereğidir. Dolayısıyla mümkün olan şey için - özde - varlık da yokluk da eşittir.
Süt emme çağındaki çocuğun kuş etiyle beslenmesi nasıl sindirim sistemine zarar verirse, güzel öğütle çağrılacak grubu hikmetle beslemek de öyle zarar verir.
Anlatmak istediğini kendi çerçevesinde değerlendirerek anlatmış. Kurgusal olarak eksiklikler mevcut. Akıcılıkta sorun yok ancak vurucu olarak kullanılması gereken yerler olduğu kanısındayım. Bir yere kadar gelen teknik altyapı bir yerde çatlıyor izlenimi veriyor. Bu bencesi zaten.