Sanıyorum biraz vaktin vardır. Eğer istersen beş on dakikada sana tüm öykümü anlatabilirim. Belki bir faydası olur, kim bilir. Ne ilginç değil mi? Koskoca bir ömür yaşadım sanıyorsun ama hepi topu beş on dakikada anlatacağın kadar bir şey aslında. Bu bana hep neyi hatırlatır biliyor musun? Allah'ın kıyamette insanlara, Yeryüzünde ne kadar kaldınız?' diye sormasını... Hani insanlar, 'Bir gün veya bir günden daha az' diye cevap veriyorlar ya! Bilmiyor musun bu ayeti? Mü'minûn Suresi'nde geçiyor. Neyse... İşte bu âyeti her düşündüğümde, 'Ne kadar da isabetli bir diyalog' diyorum içimden. Düşünsene, ben kırk iki yaşındayım ve kırk iki yıllık ömrü beş on dakikada anlatabileceğimi düşünüyorum. Geçmişte yaşadığım acılarımı, öfkelerimi, hüzünlerimi, aşklarımı, savaşlarımı... Hepsini zihnimde toplamaya çalışıyorum ve hissettiğim şey bu. Sanki tüm o duygular uzun yıllar sürmemiş de küçücük bir anda olup bitmiş gibi. Ne acayip değil mi? Geçmez sandığın her dert, bitmez sandığın her acı, sonsuz sandığın her mutluluk, bugünden baktığında küçücük bir anın içine sığabilecek kadar küçülüyor. Her şey, öyle ya da böyle geçip gidiyor. Neyse konuyu dağıtmayayım, senin yapacak önemli bir işin var, malum. Tutmayayım seni, hızlıca anlatayım ben. Dedim ya, belki senin de işine yarar bu öykü.