Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı ve yüzüm
Bazen kitaplarda öyle cümlelerle karşılaşırsın ki yolda uzun zamandır görmediğin biriyle karşılaşmış gibi heyecan ve mutlulukla dolar için. Tam bitti derken eser gönülden sevdiğim Neşet Ertaş'ın bir cümlesiyle karşılaştım, sen buraya ne de yakıştın dercesine...
"Gönül Mecnun oldu, Leyla bahane." (s. 168)
Geçtiğimiz günlerde Şükrü
Çok beğenerek okuyacağımı düşündüğüm kitaptan istenilen ahengi alamamamdan mütevellit çuvaldızı kendime batırıyorum. Yani artık pek bir şey beklemiyorum. Hemen hemen çoğu kitabını (şiirlerini) okuyup bitirdiğim için ve hemen hemen hepsine az çok inceleme yazdığım için bir müddet sonra kendimi döngünün içinde bulmam gayet olağan diyorum ama elimden
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce
bıçak ağzı...Ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür
hanım?
Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan,
umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu?
Bir güz düşünün ki Ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış,
böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa
başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik
olur tükenmek değil de?
Yağmur yağıyor Ömür hanım...gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından...
Bu kitaba inceleme eklemeyi düşünmüyordum ama sitede bu kitabın hakkettiği değeri görmediğini düşündüğüm için birkaç kelime de olsa düşüncelerimi yazmak istedim. 6 aydır kitaplığımda sırasını bekleyen ve benim de sürekli sarfınazar ettiğim, başlamaya yanaşamadığım kitap. Bilinçakışı tekniğinin mihenk taşı sayılan İngiliz edebiyatçı James Joyce '
Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor muyum? Olsun. Yanıldığımı biliyorum ya...
Sayfa 83 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 18. Baskı, 2022Kitabı okudu
Şükrü Erbaş'ı Ömür Hanım'la Güz Konuşmaları ile tanımıştım. Şöyle bir ileti (#30390948) oluşturup şiirden bölümleri parça parça paylaşmıştım. Şiir dediğimizde aklımıza illa da böyle satır satır olacak veya kafiyeler içinde olacak gibi bir şey gelmemeli. Ömür Hanım'la Güz Konuşmaları'nı okuduğunuzda ne demek istediğimi
"...
Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...Yalnızım Ömür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...Sularım toprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce taş saklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?
Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, yani öyle çok konuşuyorlar ki...Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı...Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor muyum? Olsun. Yanıldığımı biliyorum ya... "