Öğrenci neredeyse tamamen kendine aittir. Toplumsal yaşamın binlerce ayak bağıyla neredeyse hiç muhatap olmaz. Boynunun etrafında gelecekteki mesleğinin izi daha belirmemiştir, yani takip edilecek işi, bir kariyeri henüz yoktur. Aile reisi olarak yükleneceği kaygıları da daha yok. Günleri, kendisine aittir, sadece kendinindir. Ancak ne yazık! Kendilerinin efendisi olmayanlar için dışarıda özgür olmak nedir ki? Ona söylenebilecek tek şey: "Burada kendiniz dışında her şeyi yönetmektesiniz." Günler de sıklıkla verimsiz geçer. Zaten, tam özgürlükte bile, kaderimiz olan pek çok var olma uğraşı zamanımızı çalar: Kalkmak, tuvalet için yarım saat, odamızdan fakülteye, odadan restorana gerekli gidiş gelişler; yemek öğünleri, zihin çalışmalarıyla bağdaşmayan sindirim süresi; birkaç ziyaret, birkaç mektup yazma, öngörülemeyen sıkıntılar, gerekli gezintiler, rahatsızlıkların götürdüğü onca saat, çalışanlar için gereken sekiz saatlik uyku da eklendiğinde, günde neredeyse on altı saat eder. Hesaplaması kolay! Daha sonra tüm bu gereksinmelere, kariyer de eklenecek. O zaman yemek saatlerinden, yürüyüşlerden ne kadar kırparlarsa kırpsınlar, sevdikleri işi yapacak ya da rahatça derin düşünceye dalacak, günde kendilerine ait beş saat ayırabilecekler çok seyrek çıkar.