DOĞU DENİZ -19
19. BÖLÜM - ZEYTİN GÖZLÜM   Doğu, akşam yemeğini her zamankinden daha hızlı yemişti. Kaşığı tabakta değil, zihninde dolaşıyordu. 51. sayfa… Deniz’in özellikle işaret ettiği yer. İçini kemiren merak,
Bir Şair Bir Kitap
Bazen hayat sarıyor beni, belimden kavrayıp Yukarlara kaldırıyor - sevecen bir baba gibi... *
Reklam
İbrahim Orhun Kaplan'a Mektup
Sevgili İbrahim, Celal Kuru, Yahya’ya yazdığı mektupta şöyle diyor:“Yazmakla konuşmayı ayıran en bariz şey; tanıdıklarına konuşur, yabancılara yazarsın.” Sana mektup yazıyor olmam, kendini yabancı
256 syf.
6/10 puan verdi
#okudumbitti Lüset Kohen Fins- Enginar Mevsimi hakkında ne yazabilirim diye düşünüp duruyorum. Konu son derece sıradan olup sanal bir aşk ilişkisi yaşayan işinde başarılı bir kadının eşi ile sevgilisi arasında kalan duygularını anlatmaktadır. Geleceğine dair ne yapması gerektiğini çözemeyen , çokta güçlü bir duruş sergileyemeyen kahramanımız Necibe Simpson adlı bir kadını anlatan hikaye bana son derece yavan geldi. Evet okutuyor ama edebi bir yönü var mıydı bana göre hayır. Bol bol atasözlerine yer verilmiş sanki atasözlerini öğretmeye çalışıyor gibi geldi. Okul dönemlerime gittim. Gerçi birkaç yorum da yazarın en kötü kitabı olduğunu duydum. 2. yazdığı eser olan Enginar Mevsimi’ni okurken çok fazla beklenti içine girmemenizi öneririm. Açıkçası biraz zorlayarak okudum diyebilirim. Bazı kitapların çok fazla övüldüğünü, abartıldığını düşünüyorum. Bu kitapta bence onlardan biriydi. On Derin Ayak İzi adlı ilk kitabıyla 2013 te Uluslararası HarperCollins Authonomy altın madalya ödülünü kazanmış. Belki de kitap seçimini yanlış yaptım. Her zaman derim bir yazarın tek kitabı ile onun hakkında karar vermek çok doğru değildir. O yüzden bende en azından bir süre sonra ödül alan diğer kitabını da okumayı düşünüyorum. Yazarımızın emeğine sağlık.
Enginar Mevsimi
Enginar MevsimiLüset Kohen Fins · Gate Yayınları · 2018369 okunma
Öğrenci neredeyse tamamen kendine aittir. Toplumsal yaşamın binlerce ayak bağıyla neredeyse hiç muhatap olmaz. Boynunun etrafında gelecekteki mesleğinin izi daha belirmemiştir, yani takip edilecek işi, bir kariyeri henüz yoktur. Aile reisi olarak yükleneceği kaygıları da daha yok. Günleri, kendisine aittir, sadece kendinindir. Ancak ne yazık! Kendilerinin efendisi olmayanlar için dışarıda özgür olmak nedir ki? Ona söylenebilecek tek şey: "Burada kendiniz dışında her şeyi yönetmektesiniz." Günler de sıklıkla verimsiz geçer. Zaten, tam özgürlükte bile, kaderimiz olan pek çok var olma uğraşı zamanımızı çalar: Kalkmak, tuvalet için yarım saat, odamızdan fakülteye, odadan restorana gerekli gidiş gelişler; yemek öğünleri, zihin çalışmalarıyla bağdaşmayan sindirim süresi; birkaç ziyaret, birkaç mektup yazma, öngörülemeyen sıkıntılar, gerekli gezintiler, rahatsızlıkların götürdüğü onca saat, çalışanlar için gereken sekiz saatlik uyku da eklendiğinde, günde neredeyse on altı saat eder. Hesaplaması kolay! Daha sonra tüm bu gereksinmelere, kariyer de eklenecek. O zaman yemek saatlerinden, yürüyüşlerden ne kadar kırparlarsa kırpsınlar, sevdikleri işi yapacak ya da rahatça derin düşünceye dalacak, günde kendilerine ait beş saat ayırabilecekler çok seyrek çıkar.
Reklam
188 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.